Büyük bir ıstırapla beklediğimiz o gün gelip çatmıştı. Nedense içimde eskisi gibi içimde bir endişe yoktu. Korkmuyordum. Hakim en doğru kararı verecek, kızımızı bizden ayırmayacaktı.
Duruşma salonuna geçtiğimizde Azad hala güven verircesine elimi tutuyordu. Yanımızda da avukat arkadaşı vardı, bizi o savunacaktı. Karşı tarafa göz gezdirdiğimde o iğrenç yüzlü, Liya'yı gram hak etmeyen adam vardı, yanında da bizi her dakika bozguna uğratmak için uğraşan Fırat.
İçimdeki bütün kötü duyguları itelemiştim buraya gelirken. Ama bir anda yine ortaya çıkmışlardı. Ya sonuç beklediğimiz gibi olmazsa, o zaman ne olacaktı?
Hakim de geldiğinde herkes yerine geçti. İki avukat müvekkilerini savunmak için türlü türlü cümleler kurdu. Bunların hiç biri umurumda değildi. Kafamda sadece sonucu kurguluyordum. Güzel bir sonuç olması için dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden.
"Berçem kurtuluş, sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? "
Hakimin adımı söylemesiyle kafamdaki düşüncelerden uzaklaştım. Ne demek istediğini bir süre anlamaya çalıştıktan sonra kendimi toparlamaya başardım.
"Hakim bey, ben Liya'yı kucağıma aldığımda daha birkaç aylıktı. Acımasızca kapımızın önüne bırakılmıştı. Ne olursa olsun hangi insan evladını bırakabilir? Nasıl cesaret eder buna? Biz onu gözümüzden sakınıyoruz. En iyi şekilde büyümesini istiyoruz. Bakın, hamileyim. Liya kardeş geliyor diye mutluluktan havaya uçuyor. Bu üçüncü bebeğimiz olacak. Onu evlatlarımızdan ayırdığımızda yalan," akan göz yaşımı sildim. "Bu adam paranın peşinde, kızım hiç umurunda bile değil. Kararı size bırakıyoruz, lütfen bizi kızımızdan ayırmayın!"
Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Güçlü olamıyordum. Çocuklarım söz konusu olunca asla ayakta kalamıyordum. Başımın döndüğünü hissederken hakim gür sesiyle bağırdı. "Karar!"
Herkes ayaga kalktığında merakla hakimin ağzından çıkacak birkaç kelimeyi merakla bekliyordum.
"Liya'nın velayetinin Azad ve Berçem Kurtuluş'un himayesinde kalmasına karar verilmiştir!"
Bundan sonra söyledikleri hiç bir cümleyi duymadım. Çünkü sevinçten ve artık içimdeki huzursuzluktan kurtulmanın verdiği rahatlıkla hüngür hüngür ağlıyordum. Kim ne derse desin evlatlarım her şeyden önemliydi.
Herkes yavaşça dışarı çıkarken Azadın kolları arasında hala ağlıyordum. "Geçti artık, güzelim. Geçti."
Azadın beni sakinleştiren sesine karşılık hıçkırmaya devam ettim. Etrafıma baktığımda salonun boşaldığını yalnızca ikimizin kaldığını fark ettim. "Gidelim mi artık?" Başımla onayladım onu.
Dışarıya çıktığımızda bizimkiler heycanla bizi bekliyorlardı. "Zafer bizim oğlum!" Batı gelip sıkıca bize sarıldıgında onu kollarımız arasına aldık. Onunla beraber Elif de bize sarıldıgında Maya tiz sesiyle çığlık attı. "Yaa bizde!"
Kocaman bir sevgi çemberi oluşturmuştuk. Kendimi o kadar rahatlamış hissediyordum ki. Ailemdi onlar benim, hep yanımdaydılar.
"Lan Fırat'ın yüzünü görmeniz lazımdı. Mosmor olmuş!"
Burak gülerken Azad sinirle mırıldandı. "Şeytan görsün bundan sonra onun yüzünü. "
Adliyeden dışarıya çıktığımızda Maya ellerini çırptı. "Ay bunu bu akşam kutlamalıyız!" Bakışlarını Burak'a çevirdi. "O internette gördüğümüz yer çok güzeldi, hatırladın mı?"
Burak onu onayladı ve bakışlarını bize çevirdi. "Aynen, tam ailecek gitmelik bir yer keşfettik. Akşam gidelim?"
"Gidelim tabi, bu günü kutlamalıyız!" Batı da Elifi onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)
Storie d'amoreAzad ve Berçem. Beklenmeyen bir anda birlikte olmuşlar ve yine beklenmeyen bir anda hayatlarını birleştirmişlerdi. İkisi de hiç bilmedikleri ama deli gibi öğrenmek istedikleri o aile ortamına kavuşmuşlardı. Peki bu bilgisiz ama birbirlerine deli gib...