19. Bölüm

11.9K 701 132
                                    

Diyarbakır'a akşama dogru anca varabilmiştik. Umut yolda sürekli bir yerlerde durmamızı istemişti. Sanırım uzun yolculuk yapmaya alışık olmadığı için böyle davranmıştı. Tam geldiğimiz sırada da uykuya dalmıştı. Yolculuk onu yormuştu olmalı ki yemek için bile uyanmamıştı yavrum.

Ablam ve enişem bizi her zamanki gibi çok sıcak karşılamıştı. Biz ne kadar bir otelde kalmamızı daha doğru bulduysak da ablamla eniştem buna kesinlikle karşı çıkıp onlarda kalmamızı istemişlerdi.

Onlarla bir arada olmak bana tuhaf bir şekilde iyi hissettirmişti. En azından aile kavramını tamamlayacak birilerinin olduğunu bilmek beni mutlu etmişti.

Yemegi bana dokundurmadan kendileri hazırlamışlardı. Yoldan geldiğim için yorgun olduğumu düşünüyorlardı. Salata kasesini elime aldım ve salona götürmek için yöneldiğimde ablam arkamdan bağırdı. "Elif götürür canım sen yorulmuşsundur,"

Göz devirmemek için zor tuttum kendimi. "Misafir miyim ben ablacıgım?" Gulumsedigimde o da gülümsedi. "Değilsin elbet, ben sadece seni bu evde görmeyi çok özlemişim," gözleri dolduğunda hızlı hareketlerle buna engel oldu.

"Ah zaman geçtikçe sulu gözlü bir yaşlı oluyorum galiba. Neyse hadi masaya gidelim," Diyerek geçiştirdi.

Ne kadar uzun zaman olmuştu bu eve gelmeyeli.

Beş altı yıl kadar.

Eskiden hep buraya gelirdim ben. Kendi evimden çok burayı severdim. Zaten benimle en çok ablam ilgilenmişti. Annem nevinle uğraşır, bana pek zaman ayırmazdı. Beşir ile ikiz gibi büyümüştük.

Ama sonra gelişen olaylar bizi birbirimizden koparmaya çalışmıştı. Şimdi oturduğum yemek masasına bakacak olursak pek başarılı olamamıştı. Her ne olursa olsun biz birbirimizden kopmamıştık.

-

Yemek faslından sonra Elif kahvelerimizi dağıttı. Umut çoktan uyanmış, elimdeki kahve fincanına sabitlemişti bakışlarını.

"Bırak kızım içsin biraz,"

Eniştem Umut'a gülümseyerek bakarken Umut elimi çekiştirmeye devam etti. "Anne ya!" Yavaş hareketlerle fincanı ağzına götürdüm. Bir yudum içse bir şey olmazdı herhalde.

"Kahvelerden sonra seni kız evine götürelim de çeyizlere bakarsın olur mu?"

Ablam kabul etmemi bekler gibi bana bakıyordu. Azad ne yapacaktı peki? Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim. Eniştem bunu anlamış olacak ki güldü, "Damat bizimle gelecek kahveye gideceğiz kızım,"

Bakışlarım hala onda gezerken şefkat dolu bir gülümsemeyle bana bakıp başını salladı. Umut kahvesini içmesinin hazzını yaşayarak kucağımdan kalktı ve geldiğimden beri sadece hoşgeldiniz diyerek bizimle muhattap olan Beşir'in kucağına yerleşti.

Ah çocuklar. Her şeyi nasıl da güzel idare ediyorlardı.

Beşir'in kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Beşir gülerek ona baktı, dağılmış olan saçlarını karıştırdı ve bakışlarını bana çevirdi. "Annesi çikolata alabilir miyiz Umuta,"

Umut sinirlenerek Beşir'e baktı. "Al işte izin veymez niye söylüyoysun," Beşir gülerek Umut'a bakarken Umut yavru köpek bakışlarını üzerime dikmişti. Bense topu Azada attım. "Babana sor bakalım," gulumsedigimde omuz silkti.

"Ben bugun çikolata yedim ki izin vermez," Eliyle ağzını kapatarak kıkırdarken bütün herkesin dikkati onun uzerindeydi. Bildiği şeyi bile değiştirmeye çalışıyordu. Ah çocuğum.

"Bugün hakkını doldurdun ama yarın yiyebilirsin oğlum," diye mırıldandı Azad.

Umut mutsuzlukla dudaklarını büzüştürdüğünde Beşir onu kendisine yasladı, "belki başka birşey alabiliriz," diyerek gülümsemeye devam ettiğinde Umut hemen atladı.

MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin