30.BÖLÜM

10K 668 80
                                    

Anlık olaylar vardır ya. Herşey bir anda olur ve sen ne olduğunu anlayamazsın. Anlamaya çalışırken canını daha çok yakan veya daha çok mutlu eden anlar olur.

Bu sefer mutlu olan olmadım.

Ne hissedeceğimi bilemeyecek kadar bilincim yerinde değildi sanki. Ama mutlu olmadığıma adımdan daha fazla emindim. Boş boş duvara bakmaktan başka hiçbir bir şey gelmiyordu elimden.

Bir hafta...

Tam bir hafta oldu, yüzümdeki o gülümsemeyi kaybedeli. Sadece gulumsememi değil bebeğimi de kaybetmiştim. Ne hissetmem gerekiyor, inan ki bilmiyordum. Bildiğim tek şey; bebeğimi kaybettiğimdi.

"Güzelim kahvaltını yapmadın mi sen yine?"

Sesin geldiği yöne çevirmedim bakışlarımı. Kimseyi görmek, kimseyle konuşmak, hiç bir şey yemek istemiyordum. Bebeğim, benim bebeğim ölmüştü.

Azadın parmakları saçım da gezinirken sesimi çıkarmadım yine. O da üzgündü. Bu bebeği ne kadar çok istediğini biliyordum. Ama olmamıştı işte. Bir anlık yanlış hareketimle bebeğim elimden kayıp gitmişti.

Sorumlusu bendim.

Bebeğim benim yüzümden ölmüştü. Daha önce dogmadan hayatına son verilmişti. Benim yüzümden.

Bu düşünceyi asla kafamdan atamıyordum. Kendimi suçlamaktan başka bir şey gelmiyordu aklıma. Ne vardı da o merdivende koşmuştum sanki? Neydi benim koşmamı gerektiren? Sanki kusarken ilk kez mı görecekti Azad? Neden ve kimden kaçmak için koşmuştum öylece?

Kendime olan öfkemi dindiremiyordum.

"Yapma böyle,"

Cevap vermedim.

"Bak bir oğlumuz var, onun sana ne kadar ihtiyacı olduğunun farkında mısın? Oğlumuz ve ben varken, biz sana bu kadar bağlıyken nasıl hayata küsersin?"

İyi ki şuan yanımızda değildi Umut. Bu halde beni görmesini istemiyordum. Bu yüzden de ben toparlanıncaya kadar Maya'larda kalacaktı.

Elim ıstemsizce artık boş olduğunu kafama kazıdığım karnıma gitti. Onu kaybetmek istememiştim. Ama yine de hayata tutunmasına yardımcı olamamıştım. Herkesi telaşa sokup, düğünü de mahvetmiştim.

Herseyin sorumlusu bendim işte.

Aklımdan çıkmayan düşünceyle yorgun bakışlarımı Azad'a çevirdim.

"Ona nasıl açıklayacagız Azad?" Sesim uzun zamandan beri konuşmadığım için pürüzlü çıkmıştı. "Umut'a nasıl kardeşin öldü diyecegiz?"

Gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı Azad. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi. Gözlerini açtığında aglamamak için kendini zor tuttuğunu fark ettim. Oysa ben aglayamıyordum bile.

Bir haftada bütün gözyaşlarımı bitirmiştim.

Güçlüydüm ben, eskiden. Her zorluğa göğüs gererdim. Ama tükenmiştim artık. Güçlü yanımı doktorun söylediği cümleyle yitirmiştim.

"Tekrar anne olamayabilirsiniz."

Dayanamayarak Azadı kendime çektim ve bana sarılarak ağlamasına izin verdim. Saçlarını okşarken düşündüğüm tek şey bu acıyı nasıl yok edebileceğimizdi.

Azad da benim kadar üzülüyordu. Ama benim kendime gelemeyişim yüzünden bunu hep gizlemek zorunda kalıyordu. Güçlü taklidi yapıyordu.

Ama onun da ağlamaya, avunmaya hakkı yok muydu? Neden bu hakkı ondan alıyordum? Belli etmese de duygusal adamdı benim kocam.

MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin