20. Bölüm

11.9K 677 119
                                    

Sinan kaşlarını çatık bir şekilde hala arkamızda duran Elif ve Batı'ya bakarken biraz daha Azada sokuldum. Ona ne oluyordu ki? Niye her şeyle ilgilenmek zorundaydı? Şuan ne kadar bunları sesli bir şekilde yüzüne söylemek istesem de sesimi çıkarmadım. Onunla muhattap olmamak en iyisiydi.

"Sana ne oluyor arkadaş?!"

Batı Elifin elini tuttu ve ona doğru birkaç adım attı. Azad hala sessizliğini korurken sinirlendiğini nefes alışverişinden bile hissediyordum.

"Utanmıyor musun milletin kızını orda burda sıkıştırmaya?"

Hah! Söylediği şeye bak. Ne çabuk unutmuştu yıllar önce yaptıklarını bu adam? Azad belimdeki parmaklarını daha da sıkılaştırdı ve Elife yanına gelmesini işaret etti. Elif Batıyı orda bırakarak yanına geldiğinde Batı ne olduğunu anlayamamış gibiydi.

"Senin burnunu sokacağın bir olay yok," diyerek kestirip attı Azad. Daha sonra da Batıya bakıp kafasıyla gitmesini işaret etti. Batı onu dinleyerek başka yöne doğru ilerlerken bizde salona doğru ilerledik.

Her yerden niye çıkıyordu bu körolasıca adam?

"Burda, benim memleketimde bana ahkam kesemezsin."

Sinan'ın sakin ama bir o kadar da iğneleyici sesi sinirimi bozmuştu. Ama Azad ona cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan içeriye girmemizi işaret etti. Elif ve ben içeriye girdiğimizde o hala kapıdaydı. "Sen?" Diye sordum şaşkınlıkla. Ellerini cebine koyup boynunu esnetti, "geleceğim şimdi."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Ya sende gelirsin ya da ben seninle gelirim." Kaşlarını çatarak bana baktığında omuz silktim. Sinanla sorun yaşamasını istemiyordum.

Biliyordum ki onu dövecek kadar sinirliydi şuan. Karşımıza çıktığı yetmiyormuş gibi bir de konuşmaya cesaret ediyordu ya, gerçekten sinir olmamak imkansızdı.

"Enişte ne olur tartışma çıkmasın," Elif yalvaran gözlerle Azada bakıyordu. Korkmuş gibiydi. Eğer bu olay büyürse biliyordu ki ablamlarda öğreneceklerdi. Bu kalabalığın arasında öğrenilen olay büyük bir yankıya sebep olabilirdi. Bunu hiç kimse istemezdi bence.

Azad bakışlarını benden çekti ve arkada bekleyen Sinan'a baktı. Öfkeli bakışlarıyla Azadı izliyordu. Ben ise nasıl Azad'ı onun yanına gitmekten kurtarırım onu düşünüyordum.

"Baba!"

Umut koşarak babasının bacaklarıma yapıştıgında gözlerini ovuşturuyordu. Uykusu gelmişti herhalde. Azad Sinan'ı umursamayarak oğlunu kucağına aldı. "Ne oldu?"

Umut başını babasının boynuna gomerek mırıldandı. "Uykum geydi," Azad Umutu daha çok sarmaladı ve Sinan'a yandan bir bakış atıp bizle birlikte içeriye girdi. Sinan ise şaşkın bir şekilde arkamızdan bakakalmıştı.

Oğlumun varlığına bir kere daha şukretmistim. Eğer inat tarafına denk gelirsem onu bir şeylerden vazgeçiremeyeceğimin farkındaydım. Ama oğlu, ona her şeyi yaptırabilirdi. Çünkü Azad Kurtuluş asla oğluna kıyamazdı.

Salona girdigimizde nişan neredeyse bitmiş sayılırdı, etrafta insanlar dağılıyordu. Ablam yanımıza doğru geldi, "nereye kayboldunuz böyle? Enişten sizi soruyor."

Kulağına doğru eğilip aklıma gelen ilk yalanı fısıldadım. "Lavaboya gitmem gerekiyordu. Elif'le gittim ama biliyorsun Azad beni asla yalnız bırakmadıgı için o da yanımızdaydı."

Azad'ın gereksiz pimpirikligine göz devirip yanımızdan ayrıldı. Neyse ki inandı diye düşündüm. Gerçi inanmaması için bir sebep yoktu ki.

Elif abisinin yanına gitmiş onlarla muhabbet ederken Azad kucağında Umut'la bana doğru geliyordu.

MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin