Bakışlarım bir süre boş mama kavanozunda gezindi. Bu hale nasıl geldiğimizi anlayamıyordum. Azad'ın dersler yüzünden çalışamaması, benim de oğlumu bırakıp bir yere gidememem bu sonuçları doğurmuştu.
Son olarak yaptığım mamayı oğluma yedirmek için beşiğine ilerledim.
Yavaş hareketlerle kıpırdanırken yorulup acıkıyordu. Aslında yavaş yavaş ek gıdaya da başlamıştık ama yine de mama gerekli oluyordu.
Azad banyodan çıktığında altında sadece boxer vardı. Bakışları bende gezdirirken, gözlerimi ondan rahatsız bir şekilde kaçırdım.
"Ne oldu?"
Dudaklarımı ısırdım. Söylemesem olmazdı sonuçta. Ona doğru dönmeden mırıldandım. "Umut'un maması bitmiş," Derin bir nefes aldı.
Babasından haber bekliyordu Azad. Olayın üzerinden on gün geçmişti ama hala bir haber yoktu. Bence hiç gelmeyecekti de. Babasının ona karşı ne kini vardı bilmiyorum ama bize beş kuruş vermeyeceğini iyi anlamıştım.
Üzerini yavaşça giyindi ve gerginlikle odadan çıktı. Dış kapının kapanma sesini duyduktan sonra evden de çıktığını anlamış oldum.
Zor günlerdi bu günler.
Elimizde doğru düzgün paramız kalmamıştı. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdaydık. Azad bir kaç iş başvurusunda bulunmuştu. Ama hala oradan da haber yoktu. Zaman bizim aleyhimize işliyordu.
Oğlumun karnını doyurduktan sonra onu koltuğa yatırdım ve kendi kendine hareket etmesini izledim. Belki de tek tutunacak dalımız oğlumuzdu. Belki de Azad bu yüzden vazgeçmiyordu.
Küçük ellerimi parmağımı kavradığında gulumsedim. Zor günlerde bizi ayakta tutan böyle güzel bir varlık varken bize düşmek yakışmazdı.
Yaklaşık bir saat geçmişti ki Azad geldi. Ellerinde bir sürü poşet vardı. Alışveriş yapmıştı. Gülümseyerek elindeki poşetleri tezgaha bıraktığında şaşkınlıkla ona baktım. Parayı nerden bulmuştu?
"Birinden borç aldım. Biraz rahatlayabilrceğimiz bir borç. Şimdilik sıkıntı edeceğimiz bir sorun yok."
Yanıma geldi ve bana sarıldı. "Siz oldugunuz sürece benim halledemeyeceğim hiçbir şey yok." Mutlulukla gulumsedim. En azından bir süre rahat edecek olmamız beni iyi hissettirmişti.
"Bak sana ne aldım, " poşetlerden birini karıştırdı ve içinden karamelli dondurma çıkardı. Bunun anısı aklıma gelince kendimi tutamayıp güldüm. "Beni iyi kandırıyormuşsunuz Azad Bey,"
O da gülüyordu. " Ocak ayında neden dondurma aldığıma değil de buna takılman beni hiç yanıltmadı," Omuz silktim ve elime bir kaşık alarak diger kaşığı ona uzattım.
"Umut beşiğinde mi?"
Başımı olumlu anlamda salladım. Bazen kendi halinde kalmak onu rahatlatıyordu. Elimdeki dondurma kutusunu açıp bir kaşık aldım ve ağzıma götürdüm. Nasıl da güzeldi.
"Hımm çok lezzetli," dilimi dudaklarımda gezdirdigimde Azad dikkat kesilmiş, kaşlarını çatarak beni izliyordu. Elimdeki kutuyu ona doğru uzattım. "Sende yesene."
Kaşlarını çatmaya devam etti ve hoşnutsuz bir şekilde homurdandı. "Bundan böyle başkasının yanında dondurma yemeyeceksin."
Kaslarım söylediğine otomatik olarak çatılırken ona doğru uzattığım kutuyu kendime çektim. "Nedenmiş?"
"Çünkü dudaklarını yalayıp duruyorsun ve bu hareketin beni deli ediyor,"
Umursamazca dondurmayi yemeye devam ederken omuz silktim. "Bana ne , istediğim yerde istediğim şeyi yerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)
RomansAzad ve Berçem. Beklenmeyen bir anda birlikte olmuşlar ve yine beklenmeyen bir anda hayatlarını birleştirmişlerdi. İkisi de hiç bilmedikleri ama deli gibi öğrenmek istedikleri o aile ortamına kavuşmuşlardı. Peki bu bilgisiz ama birbirlerine deli gib...