15.Bölüm

12.9K 745 115
                                    

BATI

Silah sesi patladığında kapıya koştum. Ama kapıda bekleyen Bülent'in iki adamı içeriye girmeme engel oldu. Ya Azad vurulduysa? Endişeli bakışlarla adamları ikna etmeye çalıştım. "Bakmam lazım, silah patladı siz duymadınız mı, ya sizin patronunuz vurulduysa?"

Adamlar birkaç saniye birbirlerine baktılar. Sonra da en heybetli olanı konuştu. "Bekle burda," diyerek içeriye girdi. Tedirginliğin verdiği o yoğun hisle saçlarımı çekiştirdim. Ne olduğunu çok merak ediyordum!

Ya birbirlerini vurdularsa? Hadi Fırat zerre umrumda değil ama Azad'a bir şey olacağı düşüncesi her zaman ki gibi yüreğime bir bıçak sapladı. Sevdiklerime bir şey olmasına katlanamıyordum.

Kapı açıldı ve içeriye giren adam kucağında Fırat'la çıktı. Şaşkın ifadelerim Fırat'ta gezindi. Ölmüş müydü? Başımı salladım eğer öyle birşey olsa Bülent burayı yakardı. Adamın arkasından elindeki silahı beline koymaya uğraşan Bülent çıktı.

Azad neredeydi?

Bana kötü bir bakış atarak arabaya ilerledi. Onların gitmesini istifade ederek koştum ve fabrikanın içine girdim. Bakışları büyük alanda gezdirdim.

Azad ayağının birini uzatmis kafasını dizine yaslamış oturuyordu. Seri hareketlerle yanına ilerledim. "Azad iyi misin?" Cevap vermedi.

Ona yaklaşınca bacağının yaralı olduğunu gördüm. Ağzım şaşkınlıkla aralandi. "Yaralanmışsın." Donuk bakışlarını bana çevirdi. Sanki transa girmiş gibiydi. Bacağından kan akmaya devam ederken yanına daha fazla yaklaştım. "Fırat mı vurdu seni?" Cevap vermeyip öyle yüzüme bakmaya devam edince suratına tokadı geçirdim. Kendine gelmesi gerekiyordu.

"Hadi kendine gel,"

Acıyla yüzünü buruşturduğunda yavaşça onu kaldırıp kolunun altına girdim. "Hastaneye gitmemiz lazım," diye mırıldandım. "Olmaz. Eve gidiyoruz Burak'ı ara."

İnatçı keçi. Beni hiç dinlemezdi ki zaten. Onu yavaşça arabaya taşıdıktan sonra Burak'a haber verdim. Bu olayı çok fazla dillendirmemeliydik.

Azadı güçlükle benim evime getirdim. Berçemin onu böyle görmemesini istiyordu. Bacaģından hala akan kana baktım. Hiç bir kelime etmemesi merakımı arttırıyordu.

"Ne olduğunu anlatacak mısın artık?"

Donuk bakışlarını yüzümde gezdirdi. Sıkılmış bir nefes verdi. "Sonra Batı. " Başımı olumlu anlamda salladım. Nasıl olmuştu da ikisi de vurulmuştu? Azad elindeki silahla kendini mi vurmuştu?

Sakallarını sıkıntıyla kaşırken konuştu. "Nerde kaldı bu Burak?" Bilmiyorum anlamında omuz silktim.
Yüzündeki ifadeye bakacak olursak çok acıyordu. Kurşun sıyırmış gözükse de ne kadar acıdığını az çok tahmin edebiliyordum.

Üzerine örttüğümüz bezi çektiğinde hala kanadıgını gördüm. Kapının çalınca hızlı adımlarla odadan çıktım. Burak elindeki ilk yardım çantasıyla odadan içeriye girdi. "Ne yaptınız oglum siz yine?" Diye söylendi cantadan gereken malzemeleri çıkarırken. Neyse ki lisede sağlık okumuştu da yaralarımızı ona emanet edebiliyorduk.

"Ya siz manyak mısınız? Koca adamlar ergen gibi nasıl hareket edersiniz? Kanun ve nizam var," Burak söylenmeye devam ederken bakışlarını Azad'a çevirdi. "Hukuk okuyan adam nasıl böyle davranabiliyor Allah aşkına? "

Sargı bezini güzelce sardı. "Öldürsen ne geçecekti eline? O mezara sen hapise. Aklını başına topla Azad, bir daha böyle işlere kalkışma."

Azad hiç sesini çıkarmadan Burak'ı dinledi. Burak yerden göğe kadar haklıydı. Bunu Azad'a defalarca anlatmaya çalışsam da asla anlamamıştı.

MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin