20. Bölüm - Kadim Kılıçlar

3.1K 368 128
                                    

Her yer uğulduyor. Gökyüzü karanlık ve art arda çakan şimşekler korkudan ödümü koparıyor.

Havanın sıcaklığını hissetmesem de sanki üşüyormuş gibi ürperiyorum.

Bir anda etrafımda savrulmaya başlayan metallerin ışıltısı karanlıkta gözlerimi alırken, gök gürültülerinin sesini bile bastırıp korkumu unutturuyor. Kılıçlar, sahiplerinin bedenlerini göremediğim çevik hareketlerke birbirinin üzerine atılırken, bir kapışmanın ortasında kalmış gibiyim.

Hemen arkamdan, "Bul onu!" diye fısıldanan sesle, irkilerek olduğum yerde dönüyorum ama o karanlıkta hiçbir şey göremiyorum.

Bir süre sonraysa, "Bul onu!" sesleri her yerden gelmeye başlıyor ve resmen ellerimle kulaklarımı kapatmamak için zor tutmaya başlıyorum kendimi.

Sonra bir anda bedenimi tam bayıldığım noktada görmeye başlıyorum. İki büklüm yerde uzanmışken, Helen ve Kavin panikle başıma eğilmiş neyim olduğunu anlamaya çalışıyor ve vücudumu sarsıp duruyorlar. 

Bir süre, sanki dışarıdan bir seyirci gibi kaşlarımı çatarak olanları izliyorum. 

Ve içten içe, Helen'in fazlasıyla içinde bulunduğu belli olan o panik  haliyle bir yerlerimi kırmayacağını, ya da bana gerçek bir beyin sarsıntısı geçirtmiyor olacağını umuyorum.

Hemen ardındansa ileride gözümü alan bir ışıltı dikkatimi çekiyor. Ve bakışlarımı  oraya çeviriyorum.

Güneş ışığını yansıtan ayna gibi bir parıltı, sanki dikkatimi çekmek ister gibi arka arkaya sürekli parlıyor. 

"Bul onu, bul onu, bul onu..."

Sanki ruhum ansızın tekrar bedenime dönmüş gibi bir anda irkilerek gözlerimi açtım. Baş ağrım hiç yaşanmamış gibi geçmiş ama duyduğum uğultular hala devam ediyordu.

Helen, "O lanet biradan bir daha içmeyeceğiz." derken, "Ondan değil." diyerek güç bela doğruldum ve savsak adımlarla atıma doğru yöneldim.

Resmen ayakta zor duruyordum ama ne yapmam gerektiğini biliyordum ve yapmak zorunda olduğumu da...

Helen ve Kavin'in, beni durdurmaya çalışmalarına aldırmadım ve atımı elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde rüyamda gördüğüm parıltıya doğru sürmeye başladım.

Yaklaştıkça artmaya başlayan uğultulardan, doğru yolda olduğumu anlamam zor değildi. Ve arada ki mesafeyi kapattıkça, bedenim daha çok kendine geliyor ve hızla toparlanıyor gibiydi.

Helen ve Kavin hemen arkamdaydı.

Daha da hızlandım...

Ya atımı hiçliğe doğru sürerken ne yaptığımı bildiğime dair bana olan güvenleri sonsuz ve cidden göz yaşartıcıydı, ya da sonunda gerçekten keçileri kaçırmış olduğumdan eminlerdi...

Uğultuların geldiğini hissettiğim yerde atımı aniden durdurdum.

Sonra bakışlarım, sonsuzluğa uzanıyormuş gibi görünen kurak toprakların ortasında ki, bir kaç ufak kaya parçası arasında görünen karanlık boşluğu buldu. Nereye geldiğimi anlayınca ise buruk bir acıyla nefesim kesildi ve gözlerimin dolduğunu hissettim...

Hassiktir!

"Neden?"

Yıllar önce gözümü açtığım o ufacık mağaranın girişindeydim...

Uğultular kesinlikle içeriden geliyordu. Oraya tekrar inmek bana ne yapacaktı bilmiyordum ve dürüst olmak gerekirse o an bunu düşünmek bile istemiyordum.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin