Ertesi sabah çadırımın dışında bekleyen askeri görmek beni şaşırtmasa da, taşıdığı koca sandık ve yanındaki ufak tefek sarışın kadın şaşırtmıştı.
Kadın bana içten bir şekilde gülümseyerek, "Merhaba benim adım Aspen. Sen de Alex olmalısın." diyerek kendini tanıtırken, yanında ki asker çoktan taşıdığı sandıkla çadırıma doğru yönelmişti bile.
Onu konuşmaya gerek duymadan kafamı sallayarak onaylarken, her ne yaptıysa işini bitirip tekrar dışarı çıkan askere kafa karışıklığıyla bakıyordum.
Aspen eliyle çadırımı işaret ederek, "İçeri de biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.
Bir bez parçasının, dışarıda bekleyen askerin kulaklarının duyma yetisini ne kadar engelleyeceğinden emin değilsem de, "Peki." dedim
Kendisi de aynı şeyi düşünmüş olsa gerek ki askere, "Onu, Efendi Aleksev'e ben götürürüm. Sen gidebilirsin." diyerek peşim sıra çadırdan içeri girip, direk sandığa doğru yöneldi ve kapağını sanki takdim eder gibi açarak kenara çekildi.
Şaşkınlıktan fal taşı gibi açılan gözlerim sandığın içindekilere kaydı. Bir sürü kumaş parçası, zırh gibi görünen metal ve deri karışımı parça...
Kaşlarımı çatarak Aspen'e bakmaya başladım.
Tavrıma, "Bunları efendi Aleksev gönderdi, sizin için." diyerek karşılık verdi.
Bir anda onlarca duyguya kapılmış gibiydim ancak en çok öfkeden küplere bindiğime şüphe yoktu.
"Geri götür. İstemiyorum." dedim sertçe.
Korku dolu bir nefes alıp o da bakışlarını sandığa çevirdi ve "Beğenmediniz mi?" diye sordu şaşkınlıkla.
Sıktığım dişlerimin arasından tıslar gibi, "Sadece istemiyorum." dedim .
"Lütfen kabul edin. Ben kalenin terzisiyim. Eğer bu hediyeyi geri çevirecek olursanız, işimi iyi yapamadığım düşünülerek madenlere gönderilebilirim."
Siktir!
Ciddi miydi?
Yoksa blöf mü yapıyordu?
Kahretsin... Emin değildim.
Gözlerimi kısarak şüpheyle onu incelememe aynı şekilde karşılık verdi ve üstümdekilere dudak bükerek bakıp, "Kadınları bu kılıkla etrafta dolaştırdıklarına inanamıyorum. Resmen gözlerim kanıyor, üstelik bence bu kesinlikle kumaş israfı." dedi.
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım, şaka yapıyor olmalıydı...
"Bana soracak olursan, daha kullanışlı kıyafetler giymeniz ve biraz daha ürkütücü görünmeniz iyi olurdu. Sonuçta siz de askersiniz." diye devam etti ufak tefek omuzlarını silkerek.
İstemeden de olsa kafamı eğerek kuşkuyla giydiğim bej rengi tuniğe ve üstünde ki kahverengi deriden, sözüm ona zırh olacak parçaya baktım.
"Keşke bu işi tamamen bana devretseler. Hepiniz baştan aşağı giydirmek mükemmel olurdu..."
O konuşmaya devam ediyordu ama ben çoktan dinlemeyi bırakmıştım.
Çadırımdan öfkeyle çıkıp Aleksev'in odasına doğru giderken arkamdan beni takip edip sürekli konuşmaya da devam etti.
Yolun yarısında bir yerlerde, sandıkla ilgili konunun hızla kapandığını ve sandığın bir şekilde çadırımda kaldığını fark ettim. Ona tekrar gözlerimi kısarak bakmama, bu kez gülümseyerek karşılık verdi, ancak hala konuşmaya devam ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)
FantasíaKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. ''Acı şekillendiricidir ve bir kadını savaşçıya dönüştürür. Yas ise kalpte bir yer açar ve sonsuza kadar orada oturur. Ama odaklanıldığında çok güçlü bir motivasyon olabilir. Üzüntü yok olur ve acı aksiy...