25. Bölüm - Özgür İnsanların Şehri

3K 370 130
                                    

Bu bölümü de atıp, pazartesi gününe geçmişi tamamen kapatarak yeni bir sayfayla başlayalım istedim.

İyi hafta sonları, keyifli okumalar...

6 yıl...

Söylediklerimi gerçekleştirmem için yetmişti de artmıştı bile.

Öncelikle elbette Cara'yı o mağara da unutmamış hemen ertesi günü kaleye getirmiştik. Artık mutfak işleri neredeyse sadece kendisinden soruluyordu. Mutlu olduğundan emin olmasaydım bile sık sık duyduğum kıkırdamalarından anlardım.

Keşke her acıyı atlatmak bu kadar kolay olsaydı, ya da belki keşke onun kadar güçlü olsaydım.

Northend, artık insanlara ait kocaman bir şehir olma yolunda hızla ilerliyordu. Deli gibi paran olunca bir şehir kurmak bile kolaydı.

O gün alanı terk eden insanlar olmuştu, ancak tek amaçları aileleriyle birlikte geri gelmekti.

Sadece onlar da değil. Avesta'nın her yerinden insanlar akın akın geliyor ve burada, bizim şehrimizde yaşamak istiyorlardı.

Evlerin inşaatı askerlerin yardımıyla hızla tamamlanmış, çocuklar için derslikler yapılmış. Kendi işini kurmak isteyenlere maddi olarak da yardımda bulunulmuştu.

Çiftçilerin ürünlerini satabilmeleri için bir pazar yeri kurulmuş ve hem insanlar, hem askerler herkes canla başla çalışmıştı.

Tüm bu süreçte Kavin, Helen, Martin, Aleksev ve Camila hep yanımda olup, her şeyi benimle birlikte üstlenmişlerdi.

Haruzin'e ait eşyalardan, kimsenin kullanmasına içimizin el vermedikleri yakılmış, diğerleri ise kaledeki pek çok diğer eşya ile birlikte ihtiyaç sahiplerine dağıtılmıştı.

Artık kale insana huzur veren yaşanılabilecek bir yer haline gelmişti.

Shadowmon kadar gösterişli olmasa da, orası gibi -insanın kendini kırmaktan, ya da dokunmaktan korkacağı değerli eşyalarla dolu- soğuk bir ortam olmaktan çok bir yuva olmuştu.

Işığı geçirmeyen koyu renk perdelerden vazgeçilmiş, duvarlardaki iç kapatıcı koyu renkler değiştirilmişti.

Eğitimlerimiz ise hız kesmeden devam ediyordu.

İnsanların her yerden akın akın gelmesi sadece burada yaşamak için değildi.

Asker olmak ve bize katılmak isteyenler de hiç beklemediğim kadar artmıştı.

Artık Aleksev etraftaki suçlular arasından askerler seçmiyordu.

Suç demişken, şehrimizde neredeyse yok denecek kadar azdı... Ara sıra çıkan anlaşmazlıkları çözmesi için Martin'in önerdiği eski bir askeri görevlendirmiştik. Henüz tanışamamıştım ancak adı sanırım Tarismon'du. Gerçi müthiş isim hafızama güvenecek değildim. Adamın adı Marc, Damien, Trever hatta Cade bile çıkabilirdi... Netice de şehirdeki anlaşmazlıkları o çözüyordu ve iş büyümedikçe yardım için Martin'e gelmiyordu.

Sık sık Kuhn'Tiras'da ki saldırılara karşı, Avalon'da bekleyen askerlerle kalıyordum. Düzenli bir birlik oluşturmuştuk. Başlarında ise en iyilerimizden biri olan Sean vardı.

Avalon'da olmak hala ölüme bir adım kala durmak demekti. Yaşamla, ölüm arasında ki o ince çizgi işte Avalon'du. Çünkü ciddi bir saldırıdan eskisi gibi hasar almasakta, yarımızın sağ çıkamayacağı göz ardı edilmez bir gerçekti.

Ne zaman Avalon'a gitsem boynumda ki kolyeyi Aleksev'e verirdim. Ben ölsem bile o kolye kaybedilemeyecek kadar değerliydi. Ve yerime geçmesi gereken tek kişi Aleksev'di.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin