41. Bölüm - Baskın

3.1K 357 100
                                    

Bugün ki şarkımız;

Birkaç hafta sonra Sean ile birlikte ormanın içine kurulu olan tuzakları kontrol ederken, tam o sırada bir anda çalıların içinden çıkan Parker, Blake ve tanımadığımız bir kadınla daha neredeyse burun buruna geldik.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Ayak seslerini bile duymayan sadece ben miydim?

Aynı şekilde karşımızdaki üç kişilik küçük grupta afallamış görünüyordu.

Kimse bir süre ne söyleyeceğini bilemez bir halde birbirine bakmakla yetindi.

Sessizliği ilk bozansa Parker oldu. O da sadece sanki pazar yerinde birbirimize denk gelmişiz de bu işte hiçbir gariplik yokmuş gibi, "Merhaba Alex nasılsınız?" diye sormak oldu.

Saçma sorusuna cevap bile vermeden gözlerimi Blake'e diktim. Ancak bakışlarını özellikle boşluğa dikmiş, kasıtlı olarak benimle göz göze gelmek istemiyor gibi görünüyordu.

Bir süre sonraysa kasvetli gözleri hemen ilerimizde duran tuzağa kaydı ve "Biz sizi işinizden alıkoymayalım." diyerek yanındakilere kafasıyla işaret edip oradan hızla uzaklaşmayı tercih etti.

Bu konu burada kapanmayacaktı elbette.

Hızla yanımızdan uzaklaşan üç kişiyi, dikkatle incelerken hiç acelem yoktu. Ancak tüm bu süre içerisinde, yan gözle de olsa Sean'ın kafası karışmış gibi görünen bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. 

"Burada ne işleri olabilir ki?" diye sordu en sonunda dayanamayıp.

Bakışlarımı tekrar bizden giderek uzaklaşan grubun üstünde gezdirirken, "Bilmiyorum ama öğreneceğim." dedim kararlı bir sesle.

"Hem nerden çıktılar bir anda öyle? Ayrıca yanlarındaki kadın da kim?"

Bu da ayrı bir muammaydı elbette... 

Ya gözlerim aşktan kör olmuştu, ya da sevgilisini ıssızlığın ortasında çalıların arasından başka bir kadınla çıkarken gören her kadının ilk düşüncesi kıskançlık değil de, orada ne işleri olduğu konusunda bahaneler bulmak oluyordu...

Ancak nedense o an Blake'in kaçamak bir düzüşme peşinde olmadığından emindim. Burada dönen çok daha başka bir şeydi. Ve bunu öğrenmeye bu kez niyetliydim.

O akşam Blake yemekte yoktu. İlerleyen saatlerde odama çekilip gelmesini beklemeye başladım. Çoktan onu özlemenin huzursuzluğunu hissetmeye başlamıştım bile. Ancak çok uzun bir süre beklememe gerek kalmamıştı...

İçeri girdiğinde camın önünde durmuş, kollarımı savunmacı bir şekilde göğsümde birleştirmiş ve onu bekliyordum.

Niyetimi bildiğinden emindim.

Kapıyı kapattıktan sonra derin bir iç geçirerek bana baktı ve yaklaşıp tam önümde durdu.

Ellerini belime koyup gözlerimin içine baktı.

Blake böyleydi... Yan yana olduğumuz her an bir şekilde benimle teması etmeden asla rahat etmezdi.

Masada karşılıklı yemek yiyorsak bacaklarını benimkilere dolardı. Yürüyorsak eli hep belimde, ya da sıkıca elimde olurdu. Karşılıklı konuşurken elime, koluma dokunur, ya da elleri bir şekilde yüzümü bulurdu. Uyuyorken bile bana sarılmayı asla bırakmazdı.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin