52. Bölüm - Geri Dönüş

3K 380 514
                                    

Bu bölüm, Tufan'da da beni yorumlarıyla hiç yalnız bırakmayan @Galatada_zaman için gelsin

Ayrıca bundan sonra geriye kalan bölümlerin müzikleri @crescentwr ve ben tarafından itinayla seçilmiştir. Şarkılar yabancı dilde bile olsa türkçe çevirileriyledir. Ve sanırım Alex'in Kain'e bakış açısını bundan daha iyi anlatacak bir şarkı yoktur  😉


Nihayet Northend'e vardığımızda kafam hem Theremore ile ilgili soru işeretleri ile doluydu, hem de Marco ve Calista'nın yol boyunca süren atışmaları yüzünden sanki başımın bile ağrımak üzere olduğunu hissediyordum. 

Neyse ki devasa kapılardan içeriye girip de kaleye gittiğimiz yol boyunca hepsi etrafı dikkatle incelemekle o kadar meşguldü ki bu çenelerinin nihayet kapanmasını sağlamıştı.

Kuhn'Tiras'dan çıktıktan sonra da Burning Spirit'de ki ağaçlarla kaplı geniş bir ormanı geçip Avalon'a gitmiştik ve tıpkı şimdi olduğu gibi o zaman da etkilenmiş gibi görünüyorlardı. Üstelik çoğu kişinin aksine -genelde insanlar da dahil- ağaçlar onları rahtsız etmiyordu, ya da daha doğrusu ürkütmüyordu.

Tabi bizim yerin üstünde bulunan şehrimize onların, ya da Jamar'ı gören insanların bize gösterdiği ilgi görülmeye değerdi. Toprak yolun etrafında ki çamurların içinde oynayan çocuklar, kendi işleri için koşuşturan insanlar, kalabalık pazar yeri ve şehrin genel olarak doğa ile iç içe bulunmasının ona kattığı huzurlu bir ortamı vardı. Ve tüm bu ufak tefek detaylar yeni dostlarımız için oldukça farklıydı. 

Her şeyden önemlisi şehrin bir düzeni vardı. Diğer Avesta şehirlerinde olmayan en önemli şey ise genel olarak kahverengi ve tonlarından, yani taş ve topraktan oluşmuyor olmasıydı. Yeşil ve tonları, çiçekler ve etrafa kattıkları renk cümbüşü her herdeydi. Genelde iki katlı ahşap evler sadece bir ev gibi değil, dışarıdan bakıldığında da yuva gibi duruyordu.

Kaleye geldiğimizde atlarla ilgilenmek için koşturan seyisler dışında etrafta koşuşturan kimselerin olmaması dikkatimi çekti önce.

Herkes neredeydi?

Normalde özellikle kalenin önünde ki alan eğitim alan askerlerle ve tanıdık yüzlerle dolu olurdu. Günlük koşuşturmacaları içinde çalışanlar, askerler ve onlarla ilgilenen Kavin, hatta Asher ve askerleri hep etrafta olurdu.

Atları seyislere bırakıp kalenin ana girişene doğru yöneldik.

Calista'nın, "Burada tek başına yaşamaya başlamışsın gibi görünüyor sanki." demesiyle etrafta kimselerin olmamasına şaşıranın bir tek ben olmadığımı anladım.

Nihayet giriş kapısına geldiğimizde nöbet tutan askerleri görmek, az da olsa kalenin terk edilmiş olduğu ile ilgili şüphelerime iyi gelmişti.

Kafalarını eğip beni selamlasalar da, yüzlerinde gördüğüm afallamış ifade kafamın iyice karışmasına sebep oldu.

Neler oluyordu?

Genelde odamın kapısında, ya da yakınlarında duran Duncan'ın ölümsüz askerlerinden eser yoktu. Ancak nihayet içeri girdiğimizde Dominik'i gördüm.

Beni gördüğünde hayalet görmüş gibi rengi attı bir an. Tüm gücü çekilmiş gibi elindeki cam sürahiyi yere düşürüp tuzla buz olmasını sağlarken, şaşkınlığından silkelenir gibi hızla kurtulup, "Alex." diye fısıldadıktan sonra koşturarak üstüme atılıp, kollarını belime doladı ve bana sıkıca sarıldı.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin