34. Bölüm - Ceza

3.6K 372 254
                                    

Ertesi sabah aşağıya indiğimde, Dominik'i Blake'lerin masasına oturmuş; bir yandan iştahla kahvaltısını yapıp, diğer yandan kahkahalarla karşısındakilerle sohbet ederken buldum.

Yarım akıllı olduğundan artık neredeyse emin olduğum yaverim beni görünceyse, "Alex!" diye seslenip hevesle el salladı.

İçimden bir kaç düzine küfür savururken, sanki onu fark etmemiş gibi yapıp, Anton'un arkasında olduğu tezgâha doğru yöneldim ve taburelerden birine oturdum. Umarım Dominik dün akşam ki gibi sorulan her soruya düşünmeden cevap vermiyordu...

"Kahvaltını hazırladım bile tatlım." diyerek önüme hala sıcak yiyeceklerin bulunduğu bir tabak koydu Anton...

Kahretsin!

Dışarıdan biri ona seslenirken, ben önüme koyduğu yiyeceklere sanki içinden böcek çıkmış gibi bakıyordum.

Gitmeden önce önüme bir bardak da içecek koyup dışarıya açılan kapıdan çıkarak gözden kayboldu.

Hassiktir! Yemekleri es geçecek olsaydım bile çok susamıştım, ancak tek bir lokma bile içemezdim.

Tam o sırada Blake gelip yanımda ki tabureye oturdu. Elindeki bardaktan bir lokma içip bana uzattı ve önümdeki bardağı alıp dudaklarına götürürken, bardağın üstünden bana göz kırptı.

Dehşet içinde ki bakışlarım hızla Dominik'e kaydı.

"Ona kızma, bunu ondan öğrenmedim."

"Öyle mi?" diye sorarken sesimden resmen şüphe akıyordu.

Blake umursamazca geniş omuzlarını silkerek, "Bunu hep yapıyorsun. Sadece dikkatimi çekti. Özel bir sebebi var mı?" diye sordu.

"Elbette var."

Bir cevap bekler gibi tek kaşını kaldırdığında alaycı bir ifadeyle gülümsedim ve "Ancak senin de söylediğin gibi özel." diyerek karşılık verdim.

Sırıttı. "İçeceğine bir şey katıp..." dediği an birden sustu ve dikkatli bakışları hızla gözlerimi buldu.

Nasıl olduysa bakışları daha da kararmıştı sanki.

Elbette az çok bir tahmini vardı.

İfadesinde en ufak bir acıma görsem, yumruğumu kusursuz suratına geçirip birkaç kusur oluşturmaya kararlıydım. Ancak gördüğüm tek şey öfkeydi.

Sanki acı çeker gibi gözlerini kısacık bir an sıkıca kapatarak, "Ne yaptılar Alex?" diye sordu. 

"Ne yaptılar?" demişti, 

Ne oldu değil...

Sertçe, "Sana özel dedim." diye cevap verdim.

Kafasını anlıyorum der gibi salladı ve masasına geri döndü. Düş kırıklığı ve pişmanlık içerisinde gidişini seyrettim.

Fazla mı tepki vermiştim?

Yaralı ruhlarla ilgili teorimi bir kez daha aklımdan geçirdim. Bizler önce ısırırdık değil mi?

Blake kesinlikle öyle bir şeyler hissetmeden takılabileceğim sıradan bir adam değildi...

Kahretsin! O an bile biliyordum ki ona başka bir boyutta çekiliyordum. Beni cezbeden sadece şehvet değildi, emindim ve bu korkutucuydu.

Ona kapılmam an meselesiydi. Belki de bu kez, düştüğümde tekrar kalmayacak hale gelmeden önce içgüdüsel olarak kendimi korumaya çalışıyordum...

İçeceğimi bitirdiğimde, Dominik'i de alıp oradan bir an önce gitmek için Blake'lerin bulunduğu masaya bakındım. Ancak boştu. 

Siktir! Kendi düşüncelerimde öylesine kaybolmuştum ki gittiklerinin farkına bile varmamıştım.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin