37. Bölüm - İhtimal

3.2K 359 232
                                    

O an birden aklıma gelen ihtimalle yavaşça yatağımda doğruldum. Blake'i geçen gün Kuhn'Tiras'a doğru giderken gördüğümden emindim.

Tanrılar aşkına!

Bu neden daha önce hiç aklıma gelmemişti?

Blake orada yaşıyor olabilirdi.

Gördüğüm rüyalar orada geçiyor olabilirdi.

İkimiz de kadim kabilelerden olabilir miydik?

Ama hangisinden?

Kesinlikle Lemuryanlar gibi yarı dev bir savaşçı değildim.

Arianlar'ın savaşçı bir ırk olduklarını biliyordum. Çevik ve hızlılardı. Örülerek süslenmiş uzun kızıl saçlarım yoktu ve yüzüme kadim semboller çizerek gezmiyordum, ancak bana bu geleneği yaşatmayı öğreten kimse de olmamıştı. Bir Arian olabilirdim belki...

Moryan olma ihtimalini kafadan hemen eledim. Kesinlikle bilgeliğimle tanınmazdım ve güçlü sezgilerim olduğu söylenebilecek en son kişiydim. 

Bir psişik olmadığımdan emin olduğumdan, bir Pushkarya'lı olma olasılığım yoktu. 

Kesinlikle bir kâhin değildim ve insanlar bu zamana kadar ne düşünmüş olursa olsunlar bir cadı da değildim.

Ama bir Arian olabilirdim.

Blake'de öyle...

İkimizde iyi savaşçılardık.

Üstelik Kuhn'Tiras' da ki kadim kabilelerden birinden olmam, yaşadığım çoğu tuhaflığı da açıklıyordu.

Mesela orada, tıpkı Avesta'da ki gibi her ırkın farklı at renklerine binebildikleri bir kural olduğunu sanmıyordum. Çünkü uyandığımda ölümsüzlerle ilgili o kadar çok şey biliyor olmama rağmen Avesta'da ki günlük yaşam kurallarıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu.

Ya da orada farklı dillerin bilinmesinin yasak olmadığından emindim.

Hatta belki de ırklar yan yana yaşıyorlardı ve birbirlerine bir şekilde binlerce yıl içinde karışmışlardı ve büyülerin yarattığı dalgalanmaları görebiliyorlardı?

Neden olmasındı ki? 

Bu, bu zamana kadar elimde olan en mantıklı açıklamaydı.

Saya'yı oradan tanıyor olabilirdim. Netice de o da kadim bir kabileye aitti.

Teorim gittikçe daha mantıklı gelmeye başlıyordu ve artık neredeyse bir Arian olduğuma emindim.

Hepsi kızıl saçlı olacak değildi ya?

O sırada Dominik elinde sıcak su taşıdığı bir kovayla içeriye girdi.

Uzunca bir süredir o kadar mutlu görünüyordu ki, onu çalışması için Blake'lerin yanına yollamış olmamın tam olarak bir ceza olup olmadığını düşünmeyi bırakalı çok olmuş, buna kalıbımı basacak hale gelmiştim.

Banyomu yaptıktan sonra hazırlanarak kahvaltı için yemekhaneye girdim. Yemek almak için diğer askerlerle birlikte sırada beklerken, Blake'i daha görmeden içeri girdiğini hissetmiştim.

Kafamı çevirip ona baktığımda direk masalardan birine doğru gidip oturduğunu gördüm. O daha oturur oturmaz çalışan kadınlardan biri, elinde tıka basa yiyecek olan bir tabağı önüne koydu.

Yüzümü buruşturmaktan kendimi alamadım.

Ahh... Hadi ama!

Kadını, o öldürücü derecede seksi gülümsemelerinden birini gönderip, tüm gününü aydınlatarak ödüllendirdi.

ALEX +18 (Avesta Serisi 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin