Yine ben geldim. Sizi yumuş yumuş bir bölümle baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar.
Gözleri yeni güne açılırken sokuldu burnunun ucundaki enseye , çekti içine çekebildiği kadar. Dudaklarını değdirdi büyülendiği tene. İşte o anda kıpırdadı kolları arasındaki çocuk. Huysuzlandı biraz. Ensesini kaşındıran şeyden uzaklaşmak istedi çünkü onu uykusundan alıkoyuyordu o şey. Rüzgar kaçmak isteyen çocuğu daha sıkı sardı. Bir milim bile uzaklaşmasına izin vermedi. Dudaklarını ensesinden kulağının altına doğru sürdü, burnunu mis kokulu saçlarda dolaştırdı. Yetmedi, ne yaparsa yapsın yetmiyordu zaten. Tutulmuştu ona. Artık biliyordu. Nerede ve nasıl olursa olsun Gece'si bulurdu onu ve gözleri tanımasa bile ruhları tanırdı birbirlerini.
Elleriyle daha da sararken kendine göre ince olan beli yetmedi ona bu tutuş. Elinin birini sweatshirtün içerisine ilerletti tenini hissedebilmek için. Dokunduğu her bir nokta hazla doldurdu içini. Dokundu, kokladı, öptü, sevdi. Ama önündeki uykucu kalkmadı. Sonunda dayanamayıp dudaklarını kulaklarının dibine sürdü. Bir an duraksadı. Peki ne diye seslenecekti. İkileme düştü dudakları." Batu" dese olur muydu ki! "Gece" dese çok mu abes kaçardı. İster miydi ki ona Gece denmesini, yadırgar mıydı? Ah o ne çok isterdi ona "Gece "diyebilmeyi. "Gecem!" demeyi. Sorun kim olduğu değildi ki artık. Onu Batuhan olarak bilirken bile karşı koyamamıştı. Ettiği sevgi yeminlerini onu bilmeden yine ona karşı bozmamış mıydı. Hangi adda hangi sıfatta olursa olsun yine ona varmıştı, onu bulmuştu. Ama şimdi temkinli ilerleyecekti. Onun istediği gibi davranacaktı. Yine de herhangi bir isimle çağırmadı onu. O ismini seçene kadar mümkün olduğunca kaçınacaktı bundan.
"Kalk artık uykucu." diye seslendiğinde Batuhan tekrar mızmızlanmaya başladı. "Hadi ama bana yüzünü dön biraz. Göreyim seni ." dediğinde gözlerinden önce uyanan aklıyla kasıldı çocuk.
Ne demeliydi, nasıl açmalıydı gözlerini karar veremedi.
Rüzgar çocuğu kendine çevirip dudaklarına kısa bir öpücük kondururken "Hadi ama bebeğim. Aç artık gözlerini." dediğinde Batuhan'ın dudakları istemsizce iki yana kıvrıldı. Gözlerini yavaşça açan çocuk gördüğü maviliklerle huzurla doldu. Ama aynı zamanda içine bir avuç kelebek salınmış gibi hissediyordu. İlk defa bu kadar berrak gördüğü mavilikler onu bilmediği bir duygunun kollarına bıraktı. O maviliklerde o kadar çok şey vardı ki... Adını koyamıyordu bir türlü. Şevkat, arzu, mutluluk, huzur ,heyecan, istek ... Hepsinin karışımı gibiydi ama bir tanım getiremiyordu.
Gözlerini kırpmadan şaşkınca bakan siyah hareleri izleyen Rüzgar "Günaydın yavrum." dedikten sonra dudaklarını gözünün hemen altındaki tene değdirdi. "Çok uykucusun." dedikten sonra biraz önce öptüğü yerin altını tekrar öptü. "Demek ki sabahları seni kaldırmak için fazla mesai harcayacağım artık." dedi ve yine bir öpücük bıraktı yüzüne.
"Ah çok tatlısın. Bir türlü doyamıyorum." diyen çocuğa dumur olmuş gibi bakan Batuhan sonunda ellerini sarışının göğsüne dayadı.
"Dur artık!" diyen çocukla yerinde kalan Rüzgar an itibariyle yanlış bir şey yapıp yapmadığını sorgulamaya başladı.
"Şey, ben seni rahatsız.." diyecekken Batuhan "Hayır, hayır öyle bir şey değil. Yanlış anladın. Sadece...." deyip biraz duraksadı. Nasıl söyleseydi ki şimdi. " Biraz daha devam edersen kalp krizi geçireceğim " diye nasıl deseydi.
Kaşları çatılı halde onu bekleyen çocuk ise neyi yanlış yaptığını düşünüp duruyordu. Daha ilk dakika da yine kıracak bir şey mi yapmıştı. Neyse ki beynindeki sorular çok beklemeden karşılık buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomanceSırlarla dolu bir geçmiş,hayatın esir aldığı çocuklar. Rüzgar severken karanlığı, Batuhan aşıktı güneşin parlaklığına. İmkansızdılar belki de imkansızlığın imkanına.