Merhabalar arkadaşlar. Hiç bekletmeden sizi bölümle baş başa bırakıyor ve keyifli okumalar dileyip yorumlarınızı bekliyorum.😉
Medya: Batuhan
Not: Bölümü anlatan bir fotoğraf.Donarak ölmek nasıl olur bilir misiniz?
Soğuk önce sizi yavaş yavaş ele geçirir, ısınızı kendine doğru çeker. Vücut belli derecenin altına düşünce de kan dolaşımınız kendisini şaşırır ve dengesizleşmeye başlar. İlk etkilerini ise sizi yöneten yere, merkezinize yani beyninize yollar. Çünkü bir kişinin beynini ele geçirirseniz geriye hiçbir şeyi kalmaz. Görmeyi ,dokunmayı ,duymayı sağlayan organlar gibi pek çok yere emir gitmediği için işlevsizleşirsiniz. Ancak sizin hayatta kalmanıza neden olan tek şey vardır. Kalbiniz... O biraz daha dayanır soğuğa. Mecazen sizi ısıttığı söylenen organ gerçekten de soğukla en çok mücadele eden organdır. Fakat nihayetinde o da bir organ.... Tek başına bir yere kadar değil mi? Durum daha kötüye gidince maalesef o da mücadeleyi bırakır.
Batuhan okuldan çıktığında vücudundaki adrenalinle soğuğu umursamamıştı ama yaklaşık beş dakika sonra adrenalin onu yavaş yavaş terk edince neyle karşı karşıya olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Issız bir yolda cebinde beş para olmadan kalakalmıştı. Yolda, birileri geçer umuduyla beş dakika beklemiş kimse gelmeyince de yorgunluktan ve vücudunu saran uyuşukluk hissinden dolayı bir ağacın dibine çöküvermişti.
Geldiği yolu geri dönebilmek için ne dermanı ne de gücü olmadığından beklemekten başka hiçbir çaresi olmadığını biliyordu. Beklerken kendini olabilecek en ufak pozisyona getirerek yüzey alanını daraltmaya çalıştı. Bir süre sonra dudakları morarmaya başlayınca kapalı tutmaya çalıştığı ağzı istemsiz bir şekilde açılıyordu. Titremesini durduramıyordu. Soğuktan vücudundaki kanın bile donmaya yüz tuttuğunu düşünüyordu. Çünkü artık uyuşan sadece ayakları değildi. Tüm vücudu uyuşmaya başlamıştı. Gözlerini kapamaya başladığı bir anda uzaktan gelen motor sesiyle zor da olsa direnmeye çalıştı. Bir gazete haberine ormanda donarak öldü diye çıkmak istemiyorsa kalan gücünü acilen kullanmalıydı ki o da bunu yaptı ve arkasındaki ağaçtan destek alarak ayağa kalktı. Normalde iki adımla ulaşılabilecek yol kenarına ufak on tane adımla gelmeyi başardı. Karşıdan gelen araba tek umuduydu.
Arabaya el kaldırmasına gerek kalmadan önünde durunca ne kadar acınacak durumda olduğunun bir kez daha farkına vardı. Büyük ihtimal bir yaratık gibi duruyordu. Araba durduktan sonra içindeki çocuk aceleyle inerek Batuhan'ı kolundan tuttu ve kapıya doğru sürükledi. Çünkü Batuhan'ın yürümeye dermanı kalmamıştı.
Kapıyı açıp Batuhan'ı içeri oturttuğunda aceleyle ön taraftan dolanarak şoför koltuğuna oturdu. Klimayı son dereceye kadar açtıktan sonra "Hastahane buraya yarım saat uzaklıkta. Biraz dayanman lazım." diyen çocuğa cevap vermeye hali olmadığı için sadece kafasını sallayabildi.
Akay Batuhan'ın bir yandan ateşini ölçerken bir yandan da olabilecek en hızlı şekilde arabayı sürmeye çalışıyordu. "Göt herifler ne yapmışlar sana böyle." derken elinden başka bir şey gelmeyişine üzülüyordu. Batuhan'ı bu bir hafta içinde her fırsatta korumaya çalışmıştı. Ama sayıları o kadar fazlaydı ki o bile belli bir zaman sonra tehdit almaya başlamıştı. Sonuçta okulun sahibi kadar gücü yoktu. Bunun için Rüzgarla bile kavga etmişti. Ama ne yaparsa yapsın engel olamamıştı olanlara.
Batuhan'ı da sigara içmeye çıktığı zaman kapıya koşarken görmüştü. Önce arkasından bakmıştı ve kimsenin gelmediğini görünce de bu soğukta üzerindeki gömlekle nereye gittiğini merak etmişti.
Çocuğu bu soğukta yalnız bırakmamak için anahtarlarını almak üzere yukarı çıktıktan sonra hocaya yakalanması ve uzunca bir süre lafa tutulmasından dolayı bir hayli geç kalmıştı. Yolu çocuğu görebilmek amacıyla biraz da yavaş gittiğinden dolayı Batuhan'ı ancak bulabilmişti ve gördüğü manzara hiç de iç açıcı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomansSırlarla dolu bir geçmiş,hayatın esir aldığı çocuklar. Rüzgar severken karanlığı, Batuhan aşıktı güneşin parlaklığına. İmkansızdılar belki de imkansızlığın imkanına.