Merhabalar,yeni ve uzunca bir bölümle karşınızdayım. Bölümün sonunda bir tane şiirimiz var. Kendisi Orhan Veli Kanık'a aittir. O civarda yukarıdaki müziği açabilirsiniz.
Gelen yorumlarınızı tek tek okuyorum. Her biri benim için çok kıymetli. O yüzden lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Herkese şimdiden teşekkürler ederken keyifli okumalar diliyorum.😉
Koray araya çıktığında kantine inip kendine bir kahve aldı ve sigarasını tüttürüp kıçının donmayacağı bir yer bulmak için bodrum katına indi. Pek konforlu olmasa da soyunma odası şimdilik onu idare edebilirdi. Bugün beden dersi olan sınıflar, yapılacak olan voleybol maçını desteklemek için karşı takımın okuluna gitmişti. Yani oda bugün kullanım dışıydı. Hem on dakikalık arada kim soyunma odasına gelirdi ki?
Akşam babasıyla yaptığı konuşmadan dolayı morali çok bozuktu. Batuhan meselesini duyan babası onu bir güzel azarlamış, böyle işlere karışmaması gerektiği konusunda ona ciddi bir uyarıda bulunmuştu. Eğer gelecek günlerde babasının sözüne itaat etmezse beş parasız kalması muhtemeldi. Babasının yaptığı konuşma yalnızca Batuhan'la sınırlı kalmamıştı. Yarın akşam ortağıyla beraber aile yemeği yiyeceklerini söylemişti. İşte o anda düşük olan morali yerle bir olmuştu. Ne kadar itiraz etse de çabaları sonuçsuz kalmış ve el mecbur gitmeyi kabul etmişti. Akşamdan beri içtiği sigara sayısını hatırlamıyordu bile. Hele bugün sabahtan beri iki tane tarih dersine girdiğini hesaba katarsa gerçekten bitik durumdaydı.
Koray, beyninin patlamaya yakınlaştığı bir anda zilin çalmasıyla sınıftan fırlamıştı. Başı inanılmaz bir biçimde ağrıyordu ve bunda akşam birkaç saat uyumasının da etkisi büyüktü. Zaten bu günlerde uykusuzluk grupsal bir sorundu. Rüzgar onlara fazla bir şey anlatmasa da göz altlarının morluğundan uyumadığı net bir şekilde belli oluyordu. Eskiden de çok fazla uyuduğu söylenemezdi ama son zamanlarda yüzünün solgunluğunun dikkat çekmemesi imkansızdı. Rüzgar'ın beti benzi soldukça Batuhan tam tersine günden güne kendine geliyordu. O şerefsiz çocuğun yanında buldukları gün Batuhan'a gerçekten üzülmüştü.
Rüzgar bahçeye çıkarken onu da alıp sigara içmek istediğini söylediğinde Koray bu havada götlerinin donacaklarını söylemiş ve bunun karşılığında öldürücü bakışlarla karşı karşıya kalınca "Tamam canım, bu kadarcık soğuktan bir şey olmaz." deyip laflarını bir bir yutmuştu. Okulun arkasına geldiklerinde ise yardım isteyen bir kişinin sesini duymuşlardı. Rüzgar hızla sesin geldiği tarafa yönelmişti. Rüzgar'ın arkasından olay mahalline geldiğinde gördüğü manzarayla içi sızlamıştı. Çocuğun gözleri kapalıydı ve vücudu titriyordu. Rüzgar'a baktığında kontrolünü korumakta zorlandığını gördü ve o anda tabiri caizse kayış koptu. Batuhan'ın başında duran çocuğu, yakasından tuttuğu gibi geri çekti. Çocuk onu tutan kişiye hokkalı bir küfür savuracakken arkasını dönüp Rüzgar'ı görmesiyle olduğu yerde dondu. Ve tabi ki yalvarmalar,etmeler,yapmaları bir bir dizdirdi. O an o çocuk Rüzgar'ın elinde kalsaydı ölmesi muhtemeldi. Neyse ki kontrolünü zor da olsa sağlayarak çocuğu kendisine devretmişti. Koray da önündeki bok püsürünün yaptıkları aklına gelince kendini tutamamaktan korkup arkadaşlarını çağırmıştı. Ondan sonrası ise çok özel anlar içeriyordu. Bolca işkence, tehdit... Çocuğu o günden sonra da görmemişti zaten. Büyük ihtimalle okulu değiştirmiştir diye düşündü.
Düşüncelerin arasından sigarasının pamuğa dayandığını fark etmesiyle sıyrıldı ve kahvesinden son bir yudum alarak ayağa kalktı. Kapının aniden açılmasıyla olduğu yerde kalarak kaderine sövdü. Ve saklanacak bir yeri olmadığı için gelecek cezayı engelleyebilecekmiş gibi gözlerini kapadı. Bir kaç saniye sonra gelen "Ne o lan. Hoş geldin öpücüğü mü istiyorsun benden?" diyen alaycı sesi duyunca sinirden kan basıncı yükselmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomanceSırlarla dolu bir geçmiş,hayatın esir aldığı çocuklar. Rüzgar severken karanlığı, Batuhan aşıktı güneşin parlaklığına. İmkansızdılar belki de imkansızlığın imkanına.