Merhabalar arkadaşlar. Bu çok çok önceden yazdığım bir bölümdü ve bir türlü düzenleme için bile odaklanamamıştım. Bölümler gelecek ama zaman veremiyorum. Dediğim gibi odaklanmak uzun sürüyor ve kelimeler bu ara yan yana dizilmek konusunda nazlanıyorlar. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.
Benden size erken bayram hediyesi. Her karakterden biraz biraz.
Keyifli okumalar 😉Gördüğü rüyadan uyanmaya çalışırken ağzında duyumsadığı tat yüzünü buruşturmasına sebep oldu. Gözlerini daha açmasa bile başında hissettiği ağrıyla sızlanmaya başladı.
Odaya vuran ışıktan kaçınmak için başını yastığın altına sokarken sert bir şeyle karşılaşması bu sabahın ona vereceği en büyük sürprizdi. Hala gözlerini açmamakta ısrarcı olan çocuk kaçınılmaz sona yaklaştığının farkındaydı farkında olmasına da yine de bu sona varmakta biraz gecikmenin problem olmayacağını düşündü. Elini başının değdiği yere getirip orayı incelediğinde tahminlerinde yanılmadı ve onun da en az kendisi kadar insan olan bir varlığın eli olduğunu onayladı.
Başındaki yastığı yavaşça çekerken aklında bin bir soru ardı ardına sıralanıyordu. Bu sorular sıralanırken dilediği şey yanında yatanın, babasının iş yaptığı herhangi birinin dünyalar güzeli kızı olmamasıydı. Çünkü bulunduğu vaziyette yani altında sadece baksır varken birisiyle sadece uyumasının çok imkanı olmayacağını bilecek kadar realistti.
Başını yastığın üzerine koyduğunda hala gözlerini açmamış olan çocuk son kez kabul olmayacağını bildiği duasını ederken yanındaki beden ansızın kıpırdadı ve kıpırtıdan dolayı oluşan hafif yel endişeli oğlanın burnuna tanıdık parfüm kokusunu sundu.
Nihayet cesaretini toplayıp gözlerini yavaşça açtığında önce içinde olduğu gerçeklik duygusundan sıyrıldı. Çünkü böyle bir şeyin olması mümkün değildi. Acaba akşam içtiği şeyin halüsinasyon gibi bir yan etkisi olabilir miydi? Tekrar gözlerini kapatıp açtığında ortasında olduğu gerçeklik deminden beri yazdığı tüm senaryoları geride bıraktı.
Gri saçları hiç olmadığı kadar dağınık olan, kolunu yastığın altından geçiren ve bununla da kalmayıp kolunun devamındaki elini Koray'ın yattığı yastığın altına uzatan, başı yastığın üzerinde ve yüzünün bir kısmı diğer koluyla örtülmüş, üzerinde sadece baksırı bulunan Akay görmeyi düşündüğü son şey bile değildi. Çıplaktı, evet, baksır hariç üzerinde hiçbir şey yoktu.
"Ne halt yedim ben." diye şaşkın bir fısıltı dudaklarından döküldüğünde yanındaki beden dümdüz uzattığı bacaklarından birini kendine doğru çekti.
Koray bu hareketle kendini geri doğru çekerken yatağın köşesine geldiğini son anda fark edip düşmemek için yanındaki komodine tutundu.
Ayaklarını aşağı sarkıttıktan sonra tabanları halıya değdiğinde iki kolunu da dizine dayayıp kısa bir süre öylece kaldı. Başındaki ağrının şiddeti gittikçe artarken ağrıyı biraz dindirmek için parmaklarını şakağının iki yanına bastırdı. Ne halt ettiğini ve ne halt edeceğini gerçekten bilmiyordu.
Kalıp arkasındaki bedeni kaldırmalı mıydı yoksa bir an önce odayı terk mi etmeliydi. Gece ne olmuştu peki? Vaziyetine baktığında pek iyi şeylerin dönmediği zaten belliydi. Ama nereye kadar gitmişti. O çizgiyi geçmiş miydi? Lanet olsun hiçbir şey hatırlamıyordu.
Koray yatağın köşesinde otururken arkasında, kolunun üzerinden onu izleyen çocuğun farkında değildi. Koray'ın uykusunun aksine Akay'ın uykusu fazla derin olmazdı. Anlaşılan eski dostu bunu unutmuştu. O anda düşündüğü şeyle zihninde yeni soru tufanı oluşmaya başladı. O sorulardan en çarpıcı olanı ise tartışmasız olarak "Peki şimdi neyiz? Düşman, yabancı, sek...." diye düşünecekti ki son kelimeyi aklından atmak için gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomanceSırlarla dolu bir geçmiş,hayatın esir aldığı çocuklar. Rüzgar severken karanlığı, Batuhan aşıktı güneşin parlaklığına. İmkansızdılar belki de imkansızlığın imkanına.