26.Bölüm

1K 140 105
                                    


Keyifli okumalar

Dudakları yer yer kan izleri yer yer ise çatlaklar barındıran çocuk,  iki et parçasını birleştirerek bir şeyler mırıldanmaya çalışıyordu. Her birleştiğinde birbirine yapışan dudaklar çocuğun istediği kelimeyi söylemesine engel oluyordu. Kirpiklerinin altından sızan ışıklar çok şiddetli olmasa da çocuğu rahatsız ediyor ve gözlerini daha da kapatma isteği hissetmesine sebebiyet veriyordu. Kulağına dokunan tüylü şey ise onu bir miktar huylandırıyordu. Başını sağa doğru çevirdiğinde kafasının dibindeki tüylü şeyin hareketiyle, demin az miktarda burnuna çarpan kokuyu şimdi net bir şekilde algılayabiliyordu. Çok tanıdık olan bu koku, onu rahatlatmasının yanı sıra ona daha da sokulmasına neden oluyordu. Gelen keskin kokuyu daha fazla hissedebilmek için burnunu tüylü yere gömdüğünde sert bir şeye çarpınca gözlerini zorlukla da olsa açmaya çalıştı. Hafifçe aralanan gözlerinin arasından nerede olduğunu algılamaya çalışırken serum takılı  elini de ağrıyan başına getirmeye çalışıyordu. Biraz daha kendine geldiğinde  gözlerini tüylü şeye çevirip, o tüylerin  sarı renkte olduklarını gördü. Yanına koyulu başın sarı kafalı birisi olduğu gerçeğini ise çok geçmeden fark etmesiyle  yerinden kalkmaya çalıştı. Tabi ki de onun kim olduğunu anlamıştı.

Aniden kalkmaya çalışmasıyla karnına giren sancı güçsüz bedeninin tekrar yatakla buluşmasına, ağrıdan dolayı çıkan ses yanı başındaki sarışının uyanmasına sebep oldu.

Batuhan bir yandan acıyla baş etmeye çalışırken diğer yandan yanındaki bedeni iteklemeye çalışıyordu. Susuz kalmış dudakları yanındakine "Ne arıyorsun burada?" dediği an boğazının yanmasıyla istemsizce yutkunmak zorunda kaldı. Elini boğazına getirip bir iki kez öksürdükten sonra sarışının ses etmediğini görüp sorusunu tekrarladı. Bu çocuk konuşsa da konuşmada da Batuhan'ın sinir sistemini alt üst ediyordu.  Onun varlığına bile katlanamıyordu.

Karşısındaki beden de sabahları bağırılarak uyanmaya alışık olmadığından "Ne bağırıyorsun, azıcık sessiz ol. Hastahanedesin." diye ters bir şekilde cevap verince Batuhan altta kalmayıp "Senin yüzünden hastahanede olduğumu biliyorum. Ama senin burada ne aradığını bilmiyorum." dedi.

Rüzgar da aynı terslikle üste çıkmak için "Akşam gaspa uğramışsın, ıssız sokaklarda yalnız dolaştığım için. Biri seni hastahaneye yetiştirmiş. Evi aramışlar ama annem biraz rahatsız olduğu için Ahmet efendi beni aradı. Ben de bütün gece senin başında beklemek zorunda kaldım. Anneme şimdi haber veririm gelsin diye. İyiyim de de kadına,telaşlanmasın." deyip telefonunu çıkardı.

Batuhan ise Sevim'in hasta olduğunu duyunca kendi haline bakmayıp kadına üzüldü.

"İyi miymiş durumu Sevim teyzenin?"

"Sence kötü olsa ben burada olur muyum ? Senin meraklın değilim sonuçta."

Batuhan eline geçen fırsatı kullanarak "Bilmem. Seni ister mi ki yanında.  Sonuçta yaklaşık iki hafta önce kapı dışarı edildin." deyip dudaklarını kıvırdı.

Rüzgar ise deminden beri aramakta kararsız kaldığı numarayı silip "Vazgeçtim. Aramıyorum annemi. Duymayıversin pek kıymetli Batuhancığının sesini. " deyip Ahmet Efendi'nin ismini bulup arama tuşuna bastı. Bu arada Batuhan " Şerefsiz ....." diye söyleniyordu.

Rüzgar konuşmak için odadan çıktıktan sonra gerekli bilgilendirmeyi yaparak aşağıya  çay almak için indi. Yaklaşık altı saattir katıksız uyuyordu. Böyle rahatsız bir ortamda bu kadar uzun süre uyumasına kendi bile şaşırdı. Günlerdir bir iki saati geçmeyen uyku ritüeline iyi gelmişti bu kadar uyumak. Nasıl bu kadar uyuduğunu düşünürken,  kendini hastahane ortamı ve günlerin yorgunluğu diye avuttuktan sonra çayını alıp yukarı çıktı. Odaya girince yataktaki çocuğun suya erişmek istediğini görüp yanına gitti ve onu şaşırtacak bir iyilik yapıp bardağa su doldurduktan sonra  eline verdi. Batuhan şaşkınlıkla bardağı aldıktan sonra kana kana suyu içmeye başladı. Karşısında başka biri olsa bir bardak daha isterdi ama Rüzgar'a minnet etmek istemediğinden sustu.

GECE LAMBASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin