44. Bölüm

581 73 57
                                    

Bedeninde dolanan delilik bir sakinlik molası vermiş gibiydi. O an hissettiği tek şey içine çektiği dumandı. Aklını başından alan gri dumanların yanında içine çektiğinin hiç bir şey olmadığını düşünüyordu. Son günlerde arttırdığı sigaraların farkında bile değildi.

Okula girmeden önce kendince oyalanıyordu işte. O örtüyü üzerine çekmeden geçirdiği son dakikaları değerlendiriyordu belki de. İşaret ve orta parmağının arasına sıkıştırdığı sigarayı dudaklarının arasına götürdü. İçine çektikten sonra çenesini hafifçe yukarı kaldırıp sızıntı şeklinde bıraktı kirli havayı.

Batuhan ise tam o sırada gelmişti. O tadına vardığı dudakların arasından sızarken son duman kırıntıları, aynı amaçla geldiği yerde gördü sarışını. Olduğu yerde kalakaldı. Çünkü bir buçuk hafta sonra gördüğü çocuk hiçbir şey olmamış gibi orada duruyordu. Geri gelmişti. Oradaydı işte. Ne tepki vermeliydi, ne demeliydi.

"Allah kahretmesin." dedi içinden. Özlemişti. Ama aynı zamanda çok da sinirliydi. Gözleri istemsizce dolmaya başlayınca sarışının görüş açısında olmayan bir yere çekildi. Arkasındaki duvara yaslanarak akmak üzere olan gözyaşlarını silip derin bir nefes aldı. Kızaran burnunu çekerek tekrar nefeslendikten sonra sarışına doğru dönecekken önünde bitmesiyle beraber gözlerinde beliren şaşkınlığı gizleyemedi.

İki eli cebinde olan sarışın umursamaz bir şekilde "Ne istiyorsun?" deyince şaşkınlığı mümkünmüş gibi daha da çok arttı. Birkaç kez kıpırdatmayı çalıştığı dudaklarını bir anlığına kapatıp söyleyeceği şeyleri aklında toparlamaya çalıştı.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Kaç gündür yoksun ve bana ilk söylediğin şey bu mu?" derken sesinin şiddetine hakim olmaya çalışıyordu.

"Ne söylememi isterdin?" diyen sarışın hala elleri ceplerinde sesindeki umursamaz tonun kaybolmaması için elinden geleni yapıyordu.

"Aramalarıma neden cevap vermediğini anlatabilirdin? Bunca zamandır nerede olduğunu, hangi lanet olası yerdeysen ne yaptığını ....." diyerek soluksuz kalan ciğerlerini havalandırdıktan sonra yumruğunu sarışının göğsüne geçirerek "En azından hangi cehennemdeysen arayıp iyi olup olmadığını söyleyebilirdin." diye sesini yükselttiğinde Rüzgar sert bir tutumla sessiz olmasını söyledi ve onu tenha bir köşeye çekti.

"İyiydim.Çok iyiydim. Oldu mu, tamam mı?" diye karşılık verirken neden olduğu bilinmez dudakları titredi sarışının.

"Bu kadar mı?" diye anlamlandıramadığı cevabı sindirmeye çalışan çocuk "Bu kadar." cevabını alınca iki eliyle de önündeki bedeni ittirdi.

Bir adım geri giden Rüzgar kendine tiksintiyle bakan çocuğun dudaklarından çıkan "Değmezsin, hiçbir şeye değmezsin." sözlerini duyunca, alaycı bir şekilde güldükten sonra esmerin çenesine götürdüğü elini sıkarak burnunun dibine girdi ve "Yeni mi anladın, bitti herşey. Hevesti, geçti. Zarar görmek istemiyorsan bundan sonra gözümün görmeyeceği bir yerde dur. Yoksa karışmam. Anladın mı? " dedikten sonra son kez gözlerini karşısındaki dudaklara değdirdi.

Elini geri çektikten sonra arkasını döndüğünde gözünden akan damlaya engel olamadı, dudaklarının titremesini durduramadı. Dişlerini ne kadar birbirine kenetlese de boğazından kopan sessiz hıçkırığa engel olamadı. Bir buçuk hafta önce duyduğu şeylerin ağırlığı altında ezilirken neden hissettiği şeylerden vazgeçemediğini anlamanın verdiği çaresizlikle öylece yürüyordu. Parçalara ayırmak isterken dokunamaması kendinden vazgeçmesine neden oluyordu. Rüzgar olmaktan çıkıyordu ve başka bir kimliğe bürünüyordu sanki.

Arkasında kalan çocuk ise ondan farksız değildi. Çöktüğü duvar boyunda öylece kalakaldı. Sessizce döktü gözyaşlarını. Bir kez daha yenilmenin verdiği yorgunluk vardı üzerinde. Bir kez daha inancının yerle bir olmasının verdiği hüzün, mutsuzluk....

GECE LAMBASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin