28. Bölüm

984 140 151
                                    


Merhabalar. Upuzun bir bölümle karşınızdayım. Umarım bunun karşılığını yorumlarınız ve beğenilerinizle bulabilirim. Bölümlerin okunma sayısının artmasına rağmen beğeniler ve yorumların bunlara tezat olarak az olduğunu görüyorum. Amacım illaki bölümdeki beğeni butonuna basılması değil. Yalnızca, hikayeyi bu kadar insan okuyorsa onların bölümleri beğenip beğenmediğini veya satırları okuduklarında hissettikleri şeyleri bilmek istediğimi belirtmek istiyorum. Duygularınızı, bölümü beğeniyorsanız yıldız butonuna basarak veya yorum yaparak ifade ederseniz çok sevinirim. Eleştirdiğiniz ya da sevmediğiniz taraflarını da yorumlara yazabilir ya da bana mesaj atabilirsiniz. Size kelimelerim ve vaktim yettiğince açıklamaya çalışırım.

Keyifli okumalar.



Her akşam geldiği yataktan her sabah olduğu gibi sessizce kalkan Rüzgar başını iki yana çevirerek kaslarının gevşemesine yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu arada da kaşlarını çatmış bir şekilde,  yatakta kalan boşluğa doğru kayan Batuhan'ı izliyordu. İçinden "Şerefsiz, kalkmamı fırsat bilip yayıldı yine." derken komodinin üstünde duran telefonunu alıp saate baktı. Bir haftadır  yedi ila yedi buçuk sularında kalktığı için yakalanma korkusu ilk günlerdeki gibi değildi. Hemşire genellikle o çıktıktan yarım saat sonra Batuhan'ı kontrole geliyordu.

Rüzgar her sabah olduğu gibi Batuhan'ın eli dudaklarının üzerindeyken uyanmıştı. Bu artık neredeyse rutin haline gelmişti. Çocuğun ilaç etkisinde uyuduğunu bilmese ona komplo kurduğunu düşünecekti. Ama neyse ki Batuhan elini, avucu Rüzgar'ın ağzına kapanmış bir vaziyette değil de sadece parmaklarının  dudaklarına değeceği mesafede tutuyordu. Sanki nefes alıp verişini kontrol eder gibi. Elini sadece  Rüzgar'ın rüzgarını hissedecek kadar yaklaştırıyordu.

Rüzgar bir an kendine gelip aklından düşündüğü şeyleri tekrar geçirince ne dediğinin farkına vararak saydırmaya başladı.

"Ne diyorum ben ya! Neredeyse adama teşekkür edicem bir de dudaklarıma parmak dokundurduğu için." deyip bunun üzerine kendi kendine konuşmaya başladığının farkındalığını da yaşayınca ki bu günlerde bunu fazlasıyla yapıyordu,
yüzünü sıvazlayıp arkasını döndü.  Zaten her sabah yanında uyanmak yeterince işkence veriyordu.

Her akşam gitmemek için karar verdikten sonra gece yarısı kendisini odada bulup,  yatağa girmesi durumu yeterince katlanılmaz kılıyordu.

Gözlerini açtığında onu görmesi, onun nefesini soluması , onun tenine dokunması ve bedeninin tüm bu olanlara alışması aklını çileden çıkarmaya yetiyordu.  

Derin bir nefes alıp, kapının kilidiyle beraber kapıyı da açarak etrafta kimsenin olup olmadığına baktı.  Evet, her gece kapıyı kilitliyordu. İşini hiçbir şekilde şansa bırakamazdı. En azından kapıya gelen kişi içeri hemen giremediği için saklanmaya vakti kalırdı.

Odasına hızlı adımlarla ilerlerken kaçak gibi saklanma düşüncesi hiç hoşuna gitmediği için dişlerini sıkıp havaya sinir kokan bir nefes bıraktı.

Odaya girip kapıyı kapadıktan sonra yarım saat daha yatmaya karar verdi. Bugün yedide kalktığı için yatakta pinekleyecek yarım saati vardı.

İki kolunu da dirseklerinden büküp başının altına koyan Rüzgar önündeki bir hafta ile ilgili planlarını düşündü. Akşam babası onu aramış ve eve ne zaman gideceğini sormuştu. Rüzgar da mantıklı olduğunu düşündüğü bir nedeni babasına sunmuş ve bir süreliğine eve gitmekten kurtulmuştu.  Bu neden ise gayet gerçekti. Annesiyle aralarının bozuk olduğunu ve araları düzelene kadar gelemeyeceğini söylemişti. Babası bu duruma gerçekten inanmış mıydı ya da inanmış gibi mi yapmıştı, orası meçhuldü.  Ama bu durumdayken giderse ne yapacağını ve kendini nasıl yola sokacağını bilemiyordu. Bu çocuktan ayrı bir şekilde rahatça uyumanın yolunu mutlaka bulmalıydı.

GECE LAMBASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin