Yıllar boyu, hep aynı düşü gördüğünüzü düşünün!
Sevdiğiniz adam bir nefes kadar yakınızdayken onu severek yıllarını geçirmiş kalbiniz ne yapardı?
Kalbinin atma sebebi olan adam, ona sımsıkı sarıldığın da nefes almaya bile ürküyordu genç kadın.
Bu bir rüya değildi değil mi..
Kuzey, ona gerçekten sarılıyor muydu yani!
Çiftlerin birbirlerine sımsıkı sarılmasını izleyen Rıza, bir süre sonra hafifçe öksürdüğünde tebessümle karşısındaki dörtlüyü izliyordu.
O kadar yakışıyorlardı ki, imrenmeden edemedi deneyimli polis.
Sonuçta kendisinin de bu kızlar yaşlarında bir kızı vardı. Her baba zamanı geldiğinde yavrularını yeni hayatlarına huzurla, sevgiyle yolcu ederdi.
Anlaşılan bu dörtlü birbirlerinin kaderiydiler!
Sanki her an kaybolacakmış gibi birbirlerinden kopamayışlarından belliydi.
Bir kaç saniye sonra nerede olduklarını idrak eden dörtlü yavaşça birbirlerinden ayrılırken yarı tebessüm çokça şaşkınlıkla birbirlerine baka kalmışlardı.
Durumu kavrayan baş komiser Rıza, tekrar hafifçe öksürdüğünde herkes pür dikkat kendisine bakmaya başlamıştı bile.
''Biliyorum gençler bu gün hepiniz çok fazla üzülüp, çok fazla zorluk çektiniz. Ama kız arkadaşlarınıza da açıkladım, onların suçsuz olduğu tamamen ortaya çıktı, isterseniz şimdi rahatlıkla buradan ayrıla bilirsiniz! ''
Baş komiserin söylediği her kelime odaya bomba gibi düşerken herkes olduğu yerde taş kesilmişti sanki.
Bir kaç dakika hiç bir şey söylemeyen dörtlü kısa bir teşekkürden sonra odadan yavaşça ayrılırken, onların bu halini fark etmeyen Rıza neşeyle gençleri uğurluyordu.
Çok şükür yine kimsenin hakkını yemeden huzurla günü sonlandıra bilmişti.
Karakoldan sonunda çıka bilen genç kadınlar, saatlerdir ilk defa derin bir nefes ala bildikleri an neredeyse ağlamak üzereydiler.
Bunu fark eden Efe, tedirginlikle Kübra'ya yaklaşırken genç kadın için fazlasıyla endişeliydi.
'' Küçük cadı, neyin var? ''
Efe'nin fazlasıyla buğulu çıkan sesi Kübra'yı sardığında daha fazla yaşadıklarını kaldıramayan genç kadın olduğu yere çökmüş ve saatlerdir yaşadıkları kötü şeylerin tüm birikimiyle ağlamaya başlamıştı.
Onu daha önce hiç ağlarken görmeyen Efe, o an kardeşim dediği adamın ne düşüneceğini umursamadan Kübra'yı tekrar kolları arasına aldığında hayatın da ilk defa kendisini bir yerlere ait hissetmeye başlamıştı.
Boş gözlerle bir kaç adım atan Gece, daha fazla ayakta duramadığını hissettiği an Kuzey'in onu tutması sayesinde son anda düşmekten kurtulmuştu.
Saatlerdir, kardeşini korkutmamak için kendisini sıkan güçlü numarası yapan Gece, o kadar halsizdi ki neredeyse ayakta duramaz hale gelmişti.
Gece'nin iyi olmadığını anlayan Kuzey, izin alma gereği bile duymadan sevdiği kadını kollarının arasına aldığın da kucağındaki genç bir kadından çok, ürkek minik bir kıza dönüşmüştü.
Ne olduğunu bile anlayamadan kendisini Kuzey'in kucağında bulan Gece, utançtan yerin dibine girmenin yeni kavramlarını öğreniyordu sanki.
'' Kuzey, bırakır mısın? ''
'' Artık gerçekten, abi demek yok galiba güzellik. ''
'' Sana abi demeyeceğimi zaten söylemiştim, şimdi hemen beni bırak ayrıca... Bir dakika sen bana ne dedin? ''
'' Gece'nin melodik sesini duyan genç adam genç kızı bir bebekmişçesine kucağında taşırken o kadar neşeliydi ki bunu hiç bir kelime tarif edemezdi herhalde. ''
'' Kuzey, sana soruyorum sen bana biraz önce ne dedin? ''
'' Gece, ben sana bir sürü şey söyledim hangisini soruyorsun? Ayrıca kulağımın dibinde çemkirmesen güzelim bendeki de kafa! ''
'' Allah'ım yanlış duymamıştı demek Kuzey, ona güzelim demişti hem de bir kez de değil iki defa... ''
Kendisine şaşkınlıkla baka kalan güzel sarışın Kuzey'i güldürürken günlerdir ilk defa hiç bir şey düşünmeden kendisi gibi davranıyordu genç adam.
İçten bir gülümsemeyle sevdiği kadına bakarken bir yandan da aklı kardeşindeydi genç adamın.
Çünkü o da pek iyi görünmüyordu.
Neyse ki Efe, onun yanındaydı. Bu sebeple gözü arkada kalmadan Gece'siyle ilgilene biliyordu zaten.
'' Kuzey, gerçekten bırak artık beni. ''
'' Hayır küçük hanım, biraz söz dinle ayakta bile duracak halin yok. Hala kuyruğu dik tutmanın derdindesin! ''
'' Kahretsin, Allah'ım sen neyle sınıyorsun beni! ''
Ondan uzak durmaya karar vermişken, bunun için elimden geleni yaparken her seferinde nasıl bu adamın dibinde bula biliyorum kendimi...
Ateşe çekilen pervaneler gibiyim. Cayır, cayır yanacağımı bilsem de alamıyorum kendimi, benliğimi, kalbimi.
( Neden sanki bu kadar imkansızsın sevgilim, her defasında senden kaçmak istesem de sonum ya da başlangıcım hep sensin. Bu kalp neden bir türlü vazgeçemiyor senden Kuzey! )
Nihayet arabaya vara bildikleri an yavaşça Gece'yi kucağından indiren genç adam hüzün dolu gözlerle kendisine bakan sevdiğini gördüğün de içinde depremler zelzeleler oluyordu sanki!
Onu kucağından yeni indirmesine rağmen, fazlasıyla üzgün olan genç kadın Kuzey'i alt üst etmişti tek bir saniyede.
Daha fazla üzülmesine dayanamadığı küçük kadınını kollarının arasına tekrar hapsettiği an yüzünü biraz güldüre bilmek için en sevdiği şiirlerden birini mırıldanmaya başlamıştı.
Gözlerini övmeye bin yılın yetmeyeceği bir kadının yanındayken.
Bir insanın ömrü nasıl yetsin, onu hakkıyla sevmeye bilemiyorum!
Hele ki o kadın ilk defa heyecanlanıyormuşum gibi acemileştirmişse beni.
Söyle sevgili, bunun anlamı ne!
Hep birbirimize bakarken yakalıyoruz gözlerimizi.
Atıyor çılgınlarca kalbim, nefesim yetmiyor seni özlemeye..
Gel, sadece gel de bana!
O zaman cehennem de bile olsan koşarım kollarına.Kuzey'in söylediği her kelime kalbine tükenmez mısralarla kazınmıştı sanki.
Daha bir kaç gün önce sevdiği adamdan tamamen vaz geçen o kadın değildi artık Gece.
Ne kadar inkar etmek istese de, kalbi artık karşı geliyordu genç kadının mantığına.
Sevmeyen aynı aşkı hissetmeyen bir adam nasıl böyle içten bakar, hayatındaki en güzel şiiri armağan ederdi ki bir kadına!
( Belki, belki oda seviyordur seni Gece, )
Aklında yankılanan cevaplanması imkansız sorular genç kadını yavaşça Kuzey'den uzaklaştırdığında göz, göze gelen ikilinin dudakları susa da gözleri anlatıyordu aşklarını.
Hayatında ilk defa yüreğinden gelerek bir kadına şiir okumuştu Kuzey.
Gözlerine her baktığında mecnunu olduğu, onu gördüğü an zamanın durmasına neden olan bir peri kızıydı karşısındaki.
Bu güne kadar, hep engelledi genç adam kendini.
Amerika' da bir gelecek vaat ettiği bir kadın varken, dahası bu küçük peri kızı onu bir abi gibi görürken hep bir adım gerideydi genç adam.
Ta ki bu güne kadar!
Öldüğünü sandı Kuzey, belki kalbi atıyordu ama Gece'sini küçük cadısını bulamadığı her an biraz daha eksiliyor, biraz daha kayboluyordu.
Bu hayatta sevdiğini kaybetmekten daha büyük bir acı var mıydı sanki?
Yokmuş Kuzey, yüreği yanarak sevdiği kadını ararken öğrendi acı gerçeği.
Sem' e bir söz vermiş olsa da yapamazdı artık.
Onunla olamaz kalbi sadece Gece'nin adını sayıklarken onun yüreğini param parça edemezdi.
Hem hangi kadın sevilmeden bir ömür geçirmek isterdi ki!
Kendini daha fazla kandırmayacaktı genç adam.
Sem geldiğin de yeni bir sayfa açılacaktı hayatında.
Hem Sem, anlardı onu.
O sadece bir zamanlar sevdiği kadın değildi ki, aynı zaman da uzun bir süre dostuydu da.
Hayat biz ne kadar çabalasak da gerçekleri önümüze her zaman seriyordu işte.
Kuzey, geleceğinde Sem' i gördüğünü düşünürken, gerçek aşkın ne demek olduğunu bir çift menekşe rengi gözde öğrenmişti.
Şimdi yeni bir başlangıç zamanıydı işte!!
Evet arkadaşlar, neredeyse yirmi yedinci bölüme gelmek üzereyiz ama hala oy sayımız çok az. Lütfen sadece okuyup geçmeyin.
Dinle Sevgili hepinizden düşüncelerinizi öğrenmek istiyor!
Okurken ne düşünüyorsunuz, ne hissediyorsunuz yazın!
Belki bir çok yeni okuyucu, siz güzel insanların attığı yorumlara bakarak okumaya karar verecek...
Lütfen okuduğunuzda eğer yüreğinizi titretiyorsa oy verin, yorum yapın çok zor bir şey değil :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle sevgili
RomanceAşk bazen en savunmasız anımızda bulur bizi ne kadar kaçmak istesek de oradadır işte. kimine göre bir mucizeyken kimine felaketin öncüsü oluverir. İnsan en yakınına yıllarını beraber geçirdiği dostum ailem dediği kişiye nasıl aşık ola bilir ? Öyle b...