14. Bölüm: Sadakat

3.6K 370 79
                                    

 İyi seyirler...

...

 Sifon sesi hala tuvalette yankılanırken ağzını temizliyordu Rüzgar. Hala ağzında duran acı tatla yüzünü ekşitip son bir defa yüzünü yıkadı. Akan soğuk suyu kapatıp eğildiği musluktan doğruldu. Midesinin hala kasıldığını fark edince hareket etmeden önce biraz bekledi. 

 Ellerini kuruladıktan sonra sırtındaki çantaya uzanıp küçük ceplerden birini karıştırdı. Bulduğu küçük kutuyu çıkarıp kapağını araladı. Kapağı kaldırmadan önce duraksadı ve düzensizleşen nefesine odaklandı. Aynadaki aksine baktıktan sonra sabahtan beri neden herkesin ruh gibisin dediğini anlamış oldu; yüzünün rengi iyice solmuş, yeşil irislerinin etrafındaki incecik, kızıl damarlar belirginleşmişti.

 Elindeki kutuyu sıktığında içinden yeni bir hap alıp almamak arasında kaldı. Evden çıkarken iki hap almıştı. Daha sonra okula girmeden önce bir tane daha almıştı çünkü feromonlarının hiçkimse tarafından duyulmasını istemiyordu. 

 Erdem ve Toprak bugün dersleri olmadığı için gelmemişti. Bu da öğlen arasını yalnız geçireceği anlamına geliyordu ve hemen bir hap daha almıştı. Midesi yanmaya başlayınca ise kendini klozetin başında bulmuştu. Hapların kendine iyi gelmediğini biliyordu ancak kustuğu için yuttuklarını da çıkarmış olabileceğini düşündü. 

 Dışarıya feromon saçıp saçmadığını kendisi bilemiyordu. Bunu sadece Cenk'e sorup öğrenebilirdi ama şimdi yapamazdı. Cenk, hapları almasına engel olabilirdi çünkü. Bunu riske atamazdı. 

 Daha fazla düşünmeden hemen bir hapı ağzına atıp kutuyu çantasına yerleştirdi. Çıkışa yöneldiğinde ise kapı kendisinden önce açılmış ve içeri üç kişi girmişti. Şu an en çok görmek istemediği üç kişi. 

 ''Sen çıkmayınca biz de bir bakalım dedik, kaç dakika oldu hani,'' diye alayla konuştu Atakan.

 Hemen yanında sırıtarak dikilen Efe ve önlerinde duran Levent de Rüzgar'ı süzmeye başlamıştı. 

 ''Rengin solmuşken de azdırmazsın yaa,'' diye gevşekçe bir laf atmıştı Efe hemen.

 ''Ne istiyorsunuz yine?'' diye bıkkınlıkla sordu Rüzgar, karşısında alayla gülen gençlere. Bugün hiçbir şey yapacak gücü bulamazken bir de onlarla uğraşmak istemiyordu. 

 Atakan bir şey demeye hazırlanıyorken Levent araya girdi.

 ''Fazla vaktimiz yok yarım saate derslere dağılacağız, hiç uğraştırma bizi birer tur atıp bırakırız.''

 Rüzgar duyduğu sözlerle tekrar kasılmaya başlayan midesine sardı bir kolunu. Derin bir nefes aldı; başı dönmeye başlamıştı yine. Dün akşamki olaydan sonra emin olmuştu ki ruh eşi saçmalığı da yalandı. Hiç kimse, kendine yardım etmeyecekti. Ne yaparsa yapsın, hiç kimse, kendini bir insan olarak bile görmeyecekti. Tüm o, sen kendine inan, kendini sev diye söylenen sözler saçmalıktan ibaretti. Çünkü her şeye rağmen, inatla kendini kabul edip sevmeye zorluyordu Rüzgar fakat yetmiyordu. Artık çok yorulmuştu. Bir birey olarak değil, omega olarak görülecekti her zaman.

 Şimdi ise tekrar, kendine acıyan kısmını dinlemeyecekti. Bu kadar sene kendine verdiği değeri, bir başkası için vermemişti zaten. Üzülüp ağlayacağı yer burası, kendini böylesine iğrenç hissettiren alfaların önü, olmayacaktı. Bu yüzden tüm kırgınlıklarını bastırdı, kendini tanımayan bir sürü için seks objesi olarak görülmenin verdiği öfkeye tutundu. 

 ''Ben sizin oyuncağınız değilim, derdiniz omega olmamsa eğer dışarıda bir sürü başka omega bulabilirsiniz. Eminim ki sadece bu katta bile size eşlik edecek birçok kişi vardır.''

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin