16. Bölüm: Çelişkiler

3.5K 371 53
                                    

 İyi okumalar! 

...

 ''Sensin ağlama.''

 Rüzgar elinde tuttuğu kalın kapaklı kitabı sertçe kapatıp kendi kendine mırıldandı. Arabanın arka koltuğunda tek başına oturmuş, yanındaki son kitabı okuyor, aynı zamanda da sinirli sinirli homurdanıyordu. Dün kütüphanede yaşanan olayda Atlas'ın yardımına muhtaç olduğu için tüm evrene sinirliydi şimdi.

 Rüzgar, kütüphanede kendine verilen kitapları incelemiş ama hiçbir bilgiye ulaşamamıştı. Tek okuduğu, ruh eşlerinin birbirine katacağı huzurdu. Okudukça yazarlara da sinirlenmişti; aynı evrende yaşadıklarına emin olamıyordu, bahsettikleri ruh eşiyle kendisininki bambaşkaydı. Son kitabı da şimdi incelemiş ve bir sonuca varamamıştı. 

 Her ne kadar sinirli de olsa bir şeylerle uğraşmayı bıraktığı an sinirinin yerini hüzün alıyordu. Kendi içinde sürekli çelişkiler yaşıyordu. Bir yandan hayali olan ruh eşini bulmasına rağmen, arasındaki bağı silmenin yolunu aradığı için üzülüyor; diğer yandan da ruh eşinin kim olduğunu hatırlayıp sinirleniyordu.

 Bugün okulun düzenlediği konser vardı. Erdem ve Toprak da sahnede olacağı için hep beraber gitmeye karar vermişlerdi. Cenk dikkatle arabayı konser alanına doğru sürerken, Mete de ön koltukta oturmuş telefonuyla oynuyordu.

 Rüzgar, elindeki kitabı iç geçirerek çantasına yerleştirdi. Başını cama yaslayıp yolu izlemeye başladı. İlk günlerdeki gibi yoğun olmasa da hala ara ara kar yağışları oluyordu. Yaprağını dökmüş ağaçların dalları, henüz erimemiş olan karlarla kaplıydı. Esen rüzgarla dalları süsleyen kar yığınları etrafa saçılıp güzel bir görüntü oluşturuyordu. Rüzgar izlediği ağaçlardan gözlerini ayırmayarak aklına gelenleri paylaşmaya karar verdi.

 ''Mete,'' diye seslendi soru sormaya hazırlanan sesiyle.

 Mete kendine seslenildiğini duyunca tek kaşını kaldırmıştı hemen, devam etmesini istediğini göstermek ister gibi. Ses gelmediğini fark edince ''Hmm,'' diye mırıldandı.

 ''Ben çirkin miyim?'' diye sordu Rüzgar meraklı çıkan sesiyle. Hiçbir şey yapmamasına, üzerindeki iğrenircesine olan bakışları aklından çıkartamıyordu. Belki de bu yüzden hiç konuşmadan kestirip atmıştı Atlas.

 Mete bu sefer kaşlarını çattı. Hemen yanındaki Cenk de şaşkınlıkla aynadan arka koltuktaki gence dikmişti gözlerini. Mete sanki ne duyduğunu idrak etmek ister gibi bir Cenk'e bir de onun baktığı, aynı noktaya sabitledi bakışlarını. 

 ''Rüzgar,'' diye mırıldandı endişeli çıkan sesiyle. Elindeki telefonu hemen cebine koyup bedenini arka koltuğa çevirdi. ''O ne demek öyle, iyi misin sen?'' diye sordu gittikçe artan endişesiyle.

 Rüzgar dudaklarını büzüp başını olumlu anlamda salladı ama Mete inanmamış olacak ki hemen emniyet kemerini çözdü, arkaya çevirdiği bedenini biraz daha yükseltip dizlerini koltuğa dayadı. 

 ''Mete ne yapıyorsun?'' diye sordu Cenk. 

 ''Dur geliyorum,'' diye kendi kendine cevap verdi Mete.

 Bir bacağını kaldırıp Cenk'in yanından uzatarak arka koltuğa attı. Uzun boyuyla oldukça zorlandığı için iki büklüm olmuştu. Hareketlerini sürdürürken diğer ayağını nereye atacağını bulamamıştı. Başı tavanla bütünleşmiş, kalçası da Cenk'in yüzüne sürtünüyordu.

 ''Mete bir dur!'' diye bağırdı bu sefer Cenk. Önünü görmekte zorlandığı için arabayı yavaşlatmıştı. 

 ''Sabredin az ya,'' diye haklı olduğunu savundu hemen Mete. Sonra diğer adımını atmaktan vazgeçip bedenini direkt Rüzgar'ın kucağına bıraktı.

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin