İyi okumalar!
...
Hastane odasının içi dakikalar önce günbatımının pembesiyle aydınlanıyorken şimdi sadece yeni yanmaya başlayan sokak lambalarının ışığı vardı. Haftalardır sessiz olan oda bir anda yaşam bulmuştu. Odada sadece Toprak, Liva ve Mete vardı bugün, Rüzgar'ın yanında.
Mete, yatağın hemen kenarına sıkışarak Rüzgar'ın yanında uzanmış kaşlarını çatarak elindeki ders notlarını okuyordu. Liva ise dersten çıkıp direkt yanlarına geldiği için bir köşede soğuma hareketlerini yapıyordu.
Rüzgar, elindeki eskiz defterini karalarken derin bir nefes alıp kalemi bıraktı, sıkıntılı sesiyle ''Çok sıkıldım ben,'' diyerek sessizliği bozdu. Tüm gözler bir anda kendine dönünce ise ''Bakmayın öyle,'' diye devam etti. ''Bir haftadır aynı şeyleri yapıyorum, çok bunaldım.''
''Güzelim, biz üç haftadır aynı odadayız,'' dedi Mete sırıtarak. ''Durdukça alışıyorsun. Ben otel odası olarak görüyorum mesela şu an. Biraz daha sık dişini.''
''Evet ama hiç kimse bir şey de söylemiyor,'' diyerek üzgün sesiyle isyan etti Rüzgar. ''Ne zaman çıkacağımı bilmiyorum ki,'' dedi hemen Rüzgar dudaklarını büzüp. ''Buradan gitmek istiyorum artık...''
''Bize de hala söylenmeyen bazı şeyler var,'' dedi hemen Mete omuz silkerek. ''Bekliyoruz işte.''
Rüzgar duyduklarıyla duraksadı. Haklı, diye düşünüp cevap veremeden bakışlarını kucağında duran deftere düşürdü. Henüz hiç kimseye bir açıklama yapmamıştı, yaşananları sadece Cenk biliyordu. Lideri, sürüye de anlatacağını söylediği için Rüzgar hiç konusunu açmamıştı. Hala hatırladıkça nefesi kesiliyor, boğazına bir yumru yerleşiyordu. Sürüsü de buna saygı gösteriyordu fakat sadece Mete, aşırı kinci ve sabırsız kişiliğiyle sessiz kalmakta zorlanıyordu.
Toprak uzandığı koltuktan kalkıp ışıkları açtığında ise odanın içinde sayısı iyice artmış olan frezyalar tüm canlılığıyla ortaya çıktı. Liva, yere serdiği matın üzerinde bacaklarını ikiye ayırmış, öne doğru katlanmış şekilde esniyordu. Aydınlanan odayla hemen karşısında duran çiçekleri fark edince ise kaşlarını merakla havalandırıp sormaya karar verdi.
''Rüzgar!'' diye seslendi son hecesini iyice uzatarak. ''Bunlar hangi hayranından olabilir, bir tahminin var mı?''
Rüzgar düşüncelerinden sıyrılıp Liva'nın bakışlarını takip ederek çiçeklere buldu. Hemen düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı. Okuldakiler dışında arkadaşı yoktu ve hiçbiri gizli gizli bu işi yapacak kişiler değildi. Daha sonra Nazım'ı düşündü fakat onu da eledi çünkü o da direkt kendisi gelirdi. Aklına gelmesini istemediği birinin daha ismini fısıldadı içindeki ses. Fakat hemen gözlerini kapatıp bu kısa anı unutmaya çalıştı omega. İmkanı yok, o öldürmek istedi seni diye düşündü.
''Hayır,'' diye yanıtladı Rüzgar. ''Aklıma hiç kimse gelmiyor ama merak da etmiyor değilim... rahatsız edici bir durum.''
''Ben de merak ediyorum valla,'' dedi hemen Mete elindeki notları bir kenara bırakarak. Yattığı yerden doğrulup daha çok yaklaştı Rüzgar'a. Direkt yeşillere bakarak omeganın, kendine bakmasını sağladı. Artık gerçekten, hiç sabrı kalmamıştı. Daha sonra, üzerine gittiği için pişman olup kendine kızacağını biliyordu ama dayanamıyordu işte.
Rüzgar kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Karşısındaki maviler kendini esir almış gibiydi, gözlerini ayıramıyordu. Normalde de pek sabırlı biri değildi Mete ve şimdi neler olduğunu duymak istediğini hiç de gizlemeden gösteriyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/299442286-288-k290766.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METANOIA - BL
FantasyBiri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürmek ister gibi bakıyorlardı? 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturab...