40. Bölüm: Deliyim, Delisin, Deliyiz

3.4K 305 38
                                    

 Susmuyorlar, susmuyorlar ve susmuyorlar.

 Neyse.

 İyi okumalar!

...

 Gürültülü müzik sesi tüm mekanı doldurduğu yetmiyormuş gibi geniş binanın hemen dışından da duyuluyordu. Uzun boylu genç metal kapıyı açıp içeri adımlarken uzaktan duyduğu sesler her adımında şiddetini arttırıyordu. Dans eden kalabalığın içinden geçerken göz göze geldiği herkes kendine geçmesi için yer açıyordu. Yer yer üzerinde gezinen ellere aldırmadan bar tezgahına doğru ilerledi. 

 Oturduğu taburede bir eli kokteyl hazırlarken diğer eli kucağındaki omega olduğunu tahmin ettiği kızın elbisesinin içinde olan arkadaşıyla göz göze geldi. Çoktan kafayı bulan Atakan genişçe sırıtarak ''Depodalar'' diye bağırdı uzata uzata. Ardından kalabalığa dönüp aynı şekilde bağırdığında tezgahın önünde dans eden gençler de coşkuyla bağırdı.

 Fazla muhatap olmadan başıyla onaylayıp merdivenlerin hemen arkasındaki depoya doğru ilerledi Atlas. Kapıyı açmasıyla beraber yine tanıdığı, rahatsız eden kokuyu duyup yüzünü buruşturdu kısa bir süre. Duvarlardaki rutubet üzerine sıçrayan taze kan kokularıyla birleşmişti. İlerledikçe ise acı dolu inlemeler ve tanıdığı neşe dolu kahkahalar duyuluyordu.

 Karanlıktan kurtulup herkesin toplandığı geniş odaya girdiğinde tavandan sarkan beyaz ışık gözlerini acıttı. Adım sesleri odadaki seslere eklenince tüm gözler üzerine döndü. Ediz ve Efe ellerinde sigaralarıyla boş bir koltukta bacakları birbirlerininkilere dolanmış yayılarak yarı oturur pozisyondan uzanıyorlardı. Levent de pencere önündeki demirlere yaslanmış elindeki viski şişesini yudumluyordu.

 Herkes oldukça bitkin duruyordu. Bir kişi hariç. Odanın ortasında, ışığın hemen altındaki geniş masada neşeyle kahkahalar atan Polen. Altında uzanan yarı baygın alfanın kucağına oturmuş acı dolu inlemelerin duyulmasına sebep oluyordu. Atlas, sırtı dönük olduğu için ne yaptığını anlayamasa da umursamadan herkesle bakıştıktan sonra boş bir koltuğa doğru ilerledi.

 Polen, duyduğu adım sesleriyle omurgasını yok sayarak iyice geriye doğru katlanıp arkadaşıyla göz göze geldi. Kıvırcık tutamlar da başıyla beraber geriye düşünce kan lekeleriyle kaplı yüzü iyice ortaya çıktı. Cam gibi parlayan maviler koyu olanlarla buluşunca kahkahalar kesilip yerini kocaman bir gülümsemeye bıraktı. ''Atlaas!'' diye heyecanla seslenip elleri arasında tuttuğu eserini işaret etti.

 Atlas ne olduğunu anlamazken masanın yanındaki koltuğa bıraktı kendini. Merak ettiği manzara da hemen karşısında belirmiş oldu. Masanın üzerinde yatan alfa acı çektiğini belli eden baygın gözlerle bakıyordu kendine. İyice güçsüzleşmiş kısık kısık inliyordu sadece. Karnını derince kesen bıçak ise hala belinde sabitlenmiş duruyordu. Dışarı taşan bağırsakları ise betanın ince parmakları arasında duruyordu. Polen elleri arasındaki organı iyice uzatmış zevkle örüyordu. 

 Atlas kaşlarını çatıp tekrar alfaya baktığında kütüphanede kendine saldıranlardan biri olduğunu fark etti. Daha sonra umursamayıp kendini koltukta geriye bıraktı.

 ''Sustur şunu beynimi sikti!'' diye isyan etti Ediz. 

 ''Susarsa acımaz ama!'' diye huysuzlandı Polen.

 ''O değil de,'' diye yorgun çıkan sesiyle araya girdi Efe. ''İyice boka battık lan. Umut falan kalmadı bende.''

 ''Biri bitmeden başka bela sarıyorsunuz başımıza batarız tabii,'' diye sinirle yaslandığı yerden ayrıldı Levent. Daha sonra çaresizce ''Babamla muhatap olacağım bu gidişle, başka yolu yok gibi'' diye ekledi elindeki şişeyi duvara vurup parçalarken. Babası sadece yeraltı işleriyle uğraşan karanlık bir adamdı ve oğlunu her konuda yetersiz bulurdu.

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin