4. Bölüm: Kütüphane

4.7K 444 54
                                    

 İyi okumalar

...

 Toplumdaki yıkılmaz hiyerarşik düzeni az da olsa sarsabilen bir şey varsa o da üniversite diplomalarıydı. 

 Eğitimdi.

 Fiziksel açıdan eşit olmadıklarının farkındaydı hepsi. Ancak devletin kesin olarak koyduğu kurallarda, bir diploman yoksa bir omega kadar değerin olmazdı. Bu sebeple gençler çoğunlukta olsa bile her yaştan bireyle karşılaşmak mümkündü üniversitenin sınırları içerisinde. 

 Öğretmenlik en değerli meslekti mesela. Hiç kimse bir öğretmene saygısızlık yapmak istemezdi. Zorunlu ve çoğu kişinin istemeden duyduğu bir saygıydı bu. 

 O gün, kafede, herkesin susmasını da bir öğretmenden başkası sağlayamazdı zaten.

 Okul sonrası herkes Rüzgar'ın evinde toplanmış, gergin bir akşam yemeği yemişlerdi. Cenk, çizgisini bozmadan, öfkesini parça parça her kelimesine bölerek azalttığı cümlelerle uyarısını yapmıştı. Çünkü öfkesinin, sadece ya da çoğunlukla omegasına ya da betasına karşı olmadığını onlara inandırması gerekmişti. Sabah sesini yükseltmek zorunda kaldığı için huzursuzdu zaten. Mete'nin tüm gerçekliği olduğu gibi anlattığı olayı dinledikten sonra ise birçok duyguyu aynı anda yaşamıştı sürünün alfası.

 Her şeyden önce çok öfkelenmişti; ilk olarak zorbalık yapan sürüye daha sonra tek tek kendi sürüsüne. Sözünün harfiyen dinlenilmemiş olmasının böyle bir sonuca varacağını, hepsi de bunu bildiği fakat yine de sözünden çıktıkları için, çok öfkelenmişti. Ancak kısa sürmüştü bu öfkesi çünkü biliyordu ki karşılarındaki sürü kafaya koymuştu, uğraşmadan bırakmayacaklardı. 

 Öfkesinin ortadan kalkmasını sağlayan ise korku olmuştu. Olaya müdahale edilmeseydi, neler olacağını biliyordu Cenk. Bu korkuyu karşısındaki beş gencin de yüzünde görmüştü. Kendini sakinleştirip sıkı sıkı Rüzgar'a sarılarak kapatmıştı konuyu. 

 Kendince alınabilecek en iyi tedbiri almıştı daha sonra. Birkaç telefon görüşmesinden sonra üniversitenin tıp fakültesine hemen atanmasını sağlamıştı.

 Şimdi herkes derslerinde, Rüzgar ise kütüphanedeydi. Geniş, ferah bir havası olan kütüphaneydi burası. Düşüncelerini toparlamak, duygularını kontrolü altına alabilmek için mükemmel bir ortamdı. Bu sessizliği her yerde bulmak imkansızdı. Bulduğu zaman da bırakmak istemiyordu. Bu nedenler kitaplıkları inceleyerek, acele etmeden birkaç kat yukarıya tırmanmıştı.

 Dersleri bitmişti ancak eve dönmek için arkadaşlarını bekliyordu çünkü şu sıralar, tek başına etrafta gezinmek pek de akıllıca olmazdı. Bunun farkındaydı.

 Gelişigüzel okuduğu birkaç kitabın ardından ağırlığını tamamen vermeden tırabzanlara yaslanıp karşısındaki manzarayı izlemeye daldı. Düzenle sıralanmış çalışma masalarını dolduranların, hiyerarşik düzen gözetmeksizin ortak amaçlar hakkında fısıldaşarak konuşmalarını izledi. Gözleri hemen altındaki masaya kaydığında ise huzuru yavaşça kaybolmaya başladı. 

 Kafedeki sürüden olduklarını bildiği dört genç, masaya yine yayılarak oturmuşlardı. Ancak hiçbiri etrafıyla ilgilenmiyor gibi görünüyordu. Odakları tamamen, önlerinde dağınık şekilde duran kitaplarındaydı. O vahşi grubun dahi böyle bir ortamda sakince durduklarını görmek kendini şaşırtmıştı.

 Levent ve yanındaki diğer sarışın alfa sırt sırta vermiş, çatılmış kaşlarıyla ellerindeki kitapları inceliyorlardı. O gün içindeki korkuya engel olamadığından yapamadığı, tehlikeyi tanımak için inceleme işini şimdi yapıyordu Rüzgar. Çünkü hiçbiri kendiyle ilgileniyor gibi durmuyordu ve aralarındaki mesafeden fark edilebileceğini de düşünmüyordu.

 Sarışın gençlerin karşısında oturan alfa ise bir eliyle önündeki kağıtlara bir şeyler yazarken diğer elini de kırmızı saçlarının arasında gezdiriyordu. Hafif çekik olan yeşil gözlerinin önünde, orada olmasından hoşlanmadığını belli eden bir gözlük duruyordu. Alfa, bir şey dikkatini çekmiş gibi duraksayınca istemsizce kasıldı Rüzgar, fark edildiğini düşündü. Fakat o, fazla beklemeden elindeki kalemi bir kenara bırakıp dağılmış masanın üzerinden uzanınca dikkatini çekenin kendisi olmadığını anlayıp rahat bir nefes aldı. Ardından alfanın, bir hesap makinesini aldığını ve hemen yanında oturan gence doğru fırlattığını gördü, dikkatini dördüncü alfaya verdi.

 Hesap makinesi yerini biliyormuş gibi hemen yanındaki gencin ellerinin arasına yerleşince makineyi kavramak için acele etmeyen büyük, kemikli yapısının belirgin olduğu eli, uzun parmakları izledi. Rüzgar gözlerini hafifçe kısarak ellerin sahibini incelemeye koyuldu. O gün kafeden aceleyle çıkan gençti bu. Özenle yapıldığı belli olan siyah saçlarından birkaç tutam, laciverte çalan gözlerini perdeliyordu. Ancak bu durumdan pek de rahatsız gibi görünmüyordu.

 Rüzgar gözlerinin, uzaktan bile fark edilebilen, alfanın dirseklerine kadar sıyrılmış olan lacivert kazağının izin verdiği kadar görebildiği damarlı kollarını süzmeye başladığını fark ettiğinde durdu hemen. Gözlerini sımsıkı kapatıp başını sağa sola salladı. Bu yaptığı, tedbir amaçlı bir izleme olmalıydı, başka niyetle asla olmamalıydı.

 'Kendine gel!' diye bir uyarıda bulundu hemen içindeki sesi. 'Ne yapıyorsun sen?'

 Bu sırada içini kaplayan huzursuzluk büyümeye başlayınca dikkatini de içinden ayırdı, etrafa verdi Rüzgar. Tırabzanları tutan ellerinin yanına bir çift elin yerleştiğini gördü. Eş zamanlı olarak burnunu dolduran hafif tarçın kokusuyla ise ellerin sahibinin kim olduğunu anlaması fazla uzun sürmedi. Kafede gördüğü alfa, arkasında durmuş ve kendini tırabzanlarla arasına hapsetmişti. Saniyeler içindeyse aralarındaki belirgin boy farkından dolayı, her saniyesini iyice uzatarak kulağına eğilmiş ve fısıldamıştı:

 ''Yakaladım.'' 

 Alfanın, her hecesini teker teker vurgulayıp gülerek fısıldamasının ardından aşağıdaki masadan bir çift mavi gözün kendine döndüğünü gördü Rüzgar, kime dalıp gittiğini ve neden kendini azarladığını bir kez daha fark etti. 

 Rüzgar, yüzünde nasıl bir ifade olduğunu bilmiyordu ancak bakıştığı genç, bundan rahatsız olmuş gibi mavi gözlerini hemen arkasına yönlendirip arkadaşıyla bakışınca içinde tuhaf bir umudun canlandığını, daha da fazlası, ona koşup sığınmak gibi saçma isteklerin belirdiğini hissetti. Fakat bu his, hiç de uzun sürmedi; mavi gözlerin sahibinin kaşları kısa bir anlığına çatılsa da alfa, önemli bir şey görmemiş gibi işine dönmüştü. 

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin