22. Bölüm: Frezyalar

3.6K 337 51
                                    

 İyi okumalar!

...

 Serum kokusunun sardığı odada derin bir sessizlik hakimdi. Sadece, çeşitli makinalardan gelen birkaç ses, odada hala yaşam olduğuna dair umut veriyordu. 

 Aylin Hanım, apar topar ameliyata alınan gencin Rüzgar olduğunu öğrenince Cenk'in ameliyata dahil olma talebini direkt reddederek omegayla özellikle ilgileneceğini belirtmiş, alfaya da sürüsüne de ihtiyaçları olan güveni verdikten sonra ameliyata girmişti. Saatler süren ameliyatın ardından ise gelen tek olumlu yanıt, Rüzgar'ın yaşıyor oluşuydu. Buna rağmen beş genç de arkadaşlarının düşük nabzını dinlemeyi bıraksalar sanki bir daha duyamayacaklarmış gibi hissediyordu. 

 Mete ve Liva pencere önündeki koltukta yarı uyuklar vaziyette oturuyor, yatakta uzanan arkadaşlarını izliyorlardı. Cenk, yatağın başına çektiği sandalyede oturmuş ara ara uyuyan gencin durumunu kontrol ediyor, Toprak ise yatağın diğer ucundaki tekli koltukta dizlerini kendine çekmiş büyük bir suçluluk duygusuyla savaşıyordu.

 Toprak, Rüzgar normalde yataktan çıkmayacağı bir durumdayken aceleyle kendini okula bırakmasını istediğinde elbette şüphelenmişti. Ancak Rüzgar, o kadar güzel ikna etmişti ki kendini ansızın, bu ricayı gerçekleştirirken bulmuştu. Onu yalnız bıraktıktan sonra ise içi rahat etmemiş, en azından arabanın içinde beklerim diye düşünüp geri dönmüştü. 

 Geldiğinde gördüğü görüntü ile resmen şok olmuş, tüm kanı çekilmişti betanın; Rüzgar'ı kanlar içinde bulmuştu. Panikle ise zaten düşük olan nabız ve nefes alışlarını fark edememiş, korkuyla sürüsüne haber vermişti. Ardından Cenk'in okul dışında çalıştığı hastaneye gelmişlerdi. Toprak ise hala, arkadaşını ilk gördüğü anı atlatamamışken bir de kendini suçluyordu. 

 Açılan kapıyla içeri Erdem girince herkes sadece göz ucuyla bakıp tekrar Rüzgar'a döndü. Erdem kapıya yakın bir koltuğa geçip montunu çıkarmaya başlayınca Cenk de toparlanıp bakışlarını sürüsüne çevirdi, konuşmaya başladı.

 ''Hepimizin endişeli olduğunu biliyorum ama en azından teker teker de olsa dinlenin. Sizi de böyle görmeye dayanamıyorum. Ayrıca neler oldu, bunu kim yaptı bilmiyoruz... olası bir tehlikede gücümüzün yerinde olması gerekiyor.'' 

 Hepsi alfalarına döndü ancak hiçbirinin içinden onaylamak gelmiyordu. Erdem omuz silkip ''Haklısın ama eve gidince de uyuyamıyoruz ki. Aklım hep burada,'' diye mırıldandı.

 Diğerleri de başlarıyla onaylayınca Cenk sıkıntılı bir nefes verdi. ''İlla yetkini kullan diyorsunuz yani. Öyleyse emretmekten çekinmem çünkü,'' diye karşılık verdi, yumuşak bir sesle. Fakat kimsenin içinden gülümsemek gelmediğini bir kez daha görünce uzatmadı, Erdem'e döndü. Betasının kıpkırmızı gözlerinden ağladığını anlayabiliyordu fakat hepsi aynı durumda olduğu için sormak ne kadar doğru olur bilemiyordu. Yine de bir elini uzatıp betasının yanağına hafifçe dokundu, bal rengi gözler kendine dönünce ''Sen neden geldin hemen?'' diye sordu. ''Farklı bir durum yok, değil mi?''

 Erdem birkaç saat öncesini hatırlayınca yüzünü ekşitti hemen. Başını olumsuz anlamda sallayıp burnunu çekti, ''Haklıymışsınız,'' diye mırıldandı. ''Kafa dağıtmak için bar iyi bir fikir değilmiş. Hepsi yine bildiğiniz gibi, sinirlerimi bozdular. Evde de yalnız kalmak istemedim. Zaten neden hastaneden çıktıysam...''

 Cenk, betasının sözleri içine sinmese de şimdi konuşamayacağını anladığından uzatmadı, başıyla anladığını gösterip derin bir nefes alarak devam etti. ''Tamam, gözümün önünde durun zaten... Toprak,'' diyerek karşısında oturan gence döndü. Toprak da hemen kızarmış gözlerini kaldırıp kendine bakınca ''Hadi, Mete'nin yanına geç de uyu biraz,'' dedi. ''Biz Erdem'le bekliyoruz.''

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin