Bitmesin hikayemiz derken günün ikinci bölümü...
Bölüm birkaç kısımdan oluşacak, hepsi aynı gün yaşanıyor.
Üç nokta ile ayırıyorum, umarım kafanız karışmaz.
Karışmayacak ama güveniyorum size.
İyi okumalar!
...
Mavi ve kırmızı ışıklar siren seslerini görünür kılmak ister gibi yanıp sönüyordu. Hastanenin önünde duran ambulansla hemen sağlık görevlileri kapının önüne doluşurken ambulansın arkasından gelen dört araba da gelişigüzel park etti.
Cenk, sağlık görevlilerinin arasından sıyrılıp yolu açmaları için koridordakilere bağırırken araçlarından çıkan iki sürü de aceleyle sedyenin arkasından koşuyordu. Hızla geldikleri ameliyat odasının önünde Cenk, diğerlerini durdurdu.
Mete'nin kucakladığı omegayı kısaca süzüp ''Beni şimdi içeri almazlar zaten'' diye diğerlerine döndü. ''Bekleyin burada sadece, hiç kimseye zorluk çıkarmayın. Rüzgar'la ilgileneceğim, üst kattaki odadayız.''
Herkes alfanın sözlerini onaylayınca Liva ve Erdem de diğer sürüyle kalırken Cenk arkadaşlarını üst kata yönlendirdi. Hepsi asansöre geçince ise, kapı kapanmadan önce Levent'in ''Bulduk'' diye öfkeyle mırıldanmasını duydular.
Cenk arabasını kimin bu hale getirdiğini bilmezken şimdi onların öğrenmesini umursamıyordu. Yaptıkları anlaşmaya bu sefer de sadık kalmayı tercih ederken, intikam işini bu işe hayatlarını adamış sürüye bırakmayı tercih etti. Bu sefer yöntemlerine de karışmayacaktı.
...
''Tamaam!'' diye son hecesini uzata uzata telefonun diğer ucundaki alfaya cevap verdi kıvırcık saçlı beta.
Soğuk kaldırım taşlarında, önünde sürüne sürüne, geçtiği her bir noktaya kanlarını saçarken kaçmaya çalışan genci takip ediyordu Polen. Her zamanki gülümsemesi yüzünde yokken, dümdüz bir ifadeyle kendine yalvaran genci izliyordu.
Polen, yürümekten sıkılıp oflayarak hemen ayağının dibindeki gencin diz kapağını ezmeye başladı.
''Aah!'' Acı dolu çığlığı bomboş sokakta yankılanırken Polen hiç durmadan aynı şekilde diğer dizini de ezdi.
''D-dur lütfen! Anlatacağım her şeyi!'' diye ağlayarak yalvaran genci hiç duymuyordu Polen.
Eğilip durgun bir melodi mırıldanırken ceketinin içinden renk renk bıçaklar çıkarmaya başladı. Pembe ve sarı arasında gözleri gidip gelirken altındaki gencin yalvarışlarını yine duymuyordu. Sarı renk bıçağın üzerinde bir süre daha durup metalini ağlayan gencin göz hizasına getirdi.
''Bırak lütfen!''
Polen melodisini durdurup başını hafifçe eğerek ''Beta mısın sen?'' diye sordu. Acıyla yüzünü buruşturan genç olumlu anlamda başını sallayınca ''Göstersene'' diye mırıldandı. Gözlerinin rengini görmek istiyordu.
Nefes nefese üzerindeki betayı izleyen genç anlam veremese de gözlerinin sarı renge dönmesine izin verdi. Polen gördüğü renkleri beğenmemiş gibi huysuzlanıp elindeki bıçağı yanlarındaki duvara, biraz üst bir kısma fırlattı.
Cebinden daha koyu tonlarında sarı bir bıçak çıkarıp memnunca mırıldandı bu sefer. Altındaki genç tekrar yalvarmaya başlayınca ayaklanıp yakasından kavradı Polen. Ağırlığı yokmuşçasına genci duvara doğru fırlatıp elindeki bıçakla omuzundan sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METANOIA - BL
FantasíaBiri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürmek ister gibi bakıyorlardı? 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturab...