Evet, günün dördüncü bölümü.
Evet, abarttım.
Ama olsun.
İyi okumalar!
...
''Teşekkür ederiz,'' diyerek doktoru uğurladı Liva.
Kapanan kapının ardından sadece sürü kalmıştı odada.
Rüzgar verilen sakinleştirici ve ağrı kesicilerin etkisiyle daha rahattı şimdi, belki de herhangi bir şey hissetmeye hali kalmadığı için rahat olduğuna inanıyordu fakat şu an, bunun pek de önemi yoktu. Eğimi hafifçe arttırılan yatakta uzanmış, böyle daha iyi görebildiği arkadaşlarıyla bakışıyordu. Herkes sessizce bekliyordu. Biliyordu ki arkadaşlarının sormak istediği çok soru vardı ama kendisi yeni sakinleşmişken nasıl tepki vereceğini bilmiyorlardı. Bu konuda onları anlayabiliyordu omega çünkü kendisi de ne tepki vereceğini ya da onlara, yüzü kızarmadan nasıl bir açıklama yapacağını bilmiyordu.
Bu noktada sözü devralmak alfalarına düşüyordu.
Cenk, tuttuğu eli nazikçe okşayıp sakince konuşmaya başladı.
''Rüzgar, iyi misin diye sormayacağım. Biraz komik olur biliyorum.'' Rüzgar bakışlarını ona çevirince gülümseyip devam etti. ''Herkesin soracak çok sorusu var, iki haftadır uyuyorsun çünkü. Çok endişelendik ama şimdi yormayacağız seni. Sen başlamak ister misin? Ne istiyorsan sorabilirsin.''
Rüzgar bir süre daha sadece bakışıp boşta olan eliyle yavaşça boynunu işaret etti. Bir şey söylemek için ağzını araladı ancak sadece derin bir nefes almakla yetindi. Durumunu bilmediği için konuşmaya - hatta bir daha konuşabilecek mi endişesinden korkuyordu.
Cenk ne demek istediğini anlayınca daha fazla zorlamamak adına cevap verdi:
''Kırık. Birkaç kemiğinde kırık var Rüzgar. Ayrıca derinde de kesikler var ama korkmana gerek yok. Evet, çok kan kaybetmişsin, bizi de çok korkuttun ama ameliyat oldukça güzel geçti. Birkaç vidayla sabitlediler, yani şimdilik kendini çok zorlama ama korkmadan hareket edebilirsin. Ses tellerinde de sorun yok, rahatça konuşabilirsin... dur hatta, su verelim sana,'' diyerek arkadaşlarına döndü.
Liva hemen masadaki bardağa su koyup yanlarına gelince Erdem de çantasından çıkardığı pipeti uzattı. Rüzgar, Cenk'in yardımıyla kuruyan boğazını ıslattı yavaşça. Yutkunurken hafif bir ağrıdan fazlasını hissetmediğini görünce daha da rahatladı. Herkesin soru dolu bakışlarını görünce ise yeniden gerildi. Anlatmak zorundaydı. Onlara bunu borçluydu bir kere. Fakat hatırlamak istemiyordu o günü.
''Özür dilerim,'' dedi hemen Toprak kısık bir sesle. Yatağın diğer ucuna geçip elini omeganın omzuna yerleştirdi.
Rüzgar nedenini anlayamadı önce. Üzgünce kendine bakan arkadaşının gözlerindeki titremeyi görünce ise anlayıp kaşlarını havalandırdı. Olumsuz anlamda başını sallamak isteyince boynundaki ağrıyla durdu; Cenk konuşabileceğini söylemişti ama korkuyordu. Yine de ona güvenmeye karar verip ağzını araladı. ''Hayır,'' dedi pürüzlü çıkan sesiyle.
Ağrı hissetmeyince bir nebze de olsa sevindi Rüzgar. Bakışlarını tek tek herkesin gözlerinde gezdirdi. Daha fazla kaçmak istemiyordu. ''Ben...çok, ç-çok özür dilerim. Kafama göre hareket ettim.''
Herkes olumsuz anlamda başını salladı.
''Dileme, Rüzgar. Hiç kimse bir suçlu aramıyor şu an. Yani bu odadan en azından,'' dedi Cenk, sesini cümlenin sonuna doğru kıstı. Öfkesini zor dizginliyordu fakat avucundaki elin gerildiğini hissettikçe de dizginlemek için kendini daha da zorluyordu. ''Evet, ne olduğunu öğrenmek için deliriyoruz şu an ama kendini stres altında hissetme. Ne zaman hazır hissedersen o zaman anlatırsın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METANOIA - BL
FantasíaBiri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürmek ister gibi bakıyorlardı? 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturab...