24. Bölüm: Doğum Günü

3.5K 342 48
                                    

İyi okumalar...

...

12 sene önce 

 Evin içini vanilya kokusu sarmıştı birkaç saat önce. Şimdi ise alışık olmadığı başka kokular da eklenmişti huzur veren kokunun arasına. Rüzgar, ne olduklarını bilmese de bu kokular hiç hoşuna gitmiyor, midesini bulandırıyor, vücudundaki her yarayı daha da sızlatıyordu.

 Küçük çocuk dağılan salonun ortasında hareketsizce yatıyordu. Tüm vücudunu saran ağrılarla yerinden kalkamamıştı. Sessizce iç çekiyor, gözlerindeki yaşları serbest bırakıyordu. Kıpkırmızı olmuş gözleri boş bakışlarla yattığı halının desenlerinde geziyordu. Mavi ve beyaz renklerdeki çeşitli geometrik şekiller iç içe geçmiş, yer yer beyaz bir sıvı ve kanla kaplanmıştı. Babası üst katta, ikisine bir valiz hazırlayacağını söyleyip yanından ayrılmıştı.

 Babasını düşündü Rüzgar; neden eve aceleyle girdiğini, ardından da canını neden öyle yaktığını. Her zaman uslu bir çocuk olmuştu, şimdi ise ne hata yaptığını düşünüyordu. 

 Bir saat önce mutfaktaydı. Kendi hazırladığı vanilyalı kurabiyeleri minik bir poşete dolduruyordu. Babasıyla kutlamadan önce annesini görmek istiyordu çünkü babası çoğu zaman annesinin yanına gitmesine izin vermezdi. Bugün doğum günü olduğu için sabah iznini alarak okula gitmişti.

 Dış kapının sertçe açılmasıyla korkmuştu mutfaktaki çocuk. Kafasını kapıdan hafifçe uzatarak baktığında ise gelenin babası olduğunu görmüştü. Ama babası, çok öfkeli görünüyor ve kendi kendine bağırarak söyleniyordu. Annesinin aksine sarışın bir adamdı babası. Gözleri de ikisinden farklı olarak simsiyahtı. Farklı tanıdığı adamdan da farklı biri olduğunu ilk defa, o gün görmüştü Rüzgar. 

 Odada volta atıp söylenirken, ne dediğini anlamıyordu babasının. Sadece birkaç defa kendi ismini ve omega dediğini duyabilmişti.

 Saklandığı yerden yavaşça salona doğru çıktı Rüzgar. Babasının bu halinden korkmuştu ama ne olduğunu merak ediyordu. Normalde oldukça sakin bir adamdı çünkü.

 ''Baba,'' diye seslendi hemen meraklı sesiyle.

 Sarışın adam sinirle oğluna döndü, bir süre duraklasa da kendi kendine konuşmaya devam etti. ''Omegaymış,'' diye sayıklıyordu elinde tuttuğu kağıtları sıkarken.

 Rüzgar da şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı hemen. Sabah hangi türden olduğunu öğrenmek için ufak bir teste götürmüştü babası onu, okula bırakmadan önce. Duyduklarını bununla bağdaşlaştırınca omegaymışım, diye düşündü. Daha sonra şaşkınlığı arttı çünkü daha önce erkek bir omega görmemişti. Sadece kızların oluşturduğu bir tür olduğunu söylemişlerdi ona. 

 Daha sonra dakikalar içinde babası yine söylenerek yanına gelmişti. ''Uslu dur,'' dediğini hatırlıyordu Rüzgar sadece. Daha sonra babasının hızla kıyafetlerini çıkarmasıyla korkuyla donup kalmıştı. Canını çok yaktıktan sonra evden gideceklerini söyleyip üst kata çıkmıştı.

 Saatlerdir babası alt kata inmeyince korkusu artmıştı küçük çocuğun. Neler olduğunu bilmiyordu ama bir an önce oradan uzaklaşma ihtiyacı duyuyordu. Zorla uzandığı yerden doğrulup kıyafetleri düzelttikten sonra kendini dışarı atmıştı. Her adımında zorlansa bile daha sonra kendinden bir parça olduğunu öğrendiği, içindeki omega kurdunun inatla durma diye kendine güç vermesiyle koşmaya devam etmişti.

 Bahçeden çıktığında ise tanımadığı birçok sürüyle karşılaşmış, hepsinin aynı olduğunu düşünerek herkesin girmeye çekindiği ormanlara yönelmiş, tam da düşündüğü gibi onlardan kaçmayı başmıştı fakat bu sefer de hiç bilmediği bir ormanda sıkışıp kalmıştı. Üzerinde sayısız yarayla ağlayarak, nereye gittiğini bilmeyerek koşuyordu sadece.

 Tüm vücudu acıdan iyice güçsüzleşince durmak zorunda kalmış, bu sefer de insana dahi benzemeyen farklı sürülerin saldırısına uğramıştı.

 Tüm vücudunda yeterince yara yokmuş gibi yeni kesikler açılırken hayatının, ansızın neden bu hale geldiğine anlam veremeden, sıkıca gözlerini yummuş, korku içinde bir an önce ölmeyi dilemeye başlamıştı.

 Duyduğu seslere bir yenileri eklenirkense etrafındaki kalabalığın da tam tersi yönünde azaldığını hissetmişti. Güçlü hırıltılar, ulumalar artmışken üzerinde hiçbir beden kalmamıştı. Hala korkuyla titrerken gözlerini açamıyor, çamurlu zeminde sessizce uzanıyordu küçük omega. 

 Saçlarında hissettiği ellerle gerilip korkuyla bir inilti bırakınca ''Geçti... geçti, korkma,'' diye mırıldanmıştı yumuşak bir ses. ''Güvendesin...''

 Rüzgar merakına yenik düşüp yavaşça aralamıştı gözlerini. Etrafını sarmış, kendinden birkaç yaş büyük oldukları belli olan dört meraklı göz kendini izliyordu şaşkınlıkla. Bakışlarını kaldırdığında ise başının, hemen arkasında oturmuş olan beyaz saçlı çocuğun dizlerine yaslanmış olduğunu fark etmişti; diğer meraklı, endişeli bakışların aksine sıcacık bir gülümsemeyle bakıyordu kendine beyaz saçlı çocuk. Mavi gözleri, gülümsemesinin etkisiyle hafifçe kısılan bu çocuğun, artık tek ailesi olacak olan sürünün lunası olan Yağmur olduğunu, tanıdığı ilk erkek omega olduğunu ise daha sonradan öğrenmişti.

 Günümüz

 Tüm bedeni hislerini kaybetmiş gibi ağırlaşmışken hareketsizce yatıyordu. Karanlık odayı zayıfça aydınlatan tek ışık göz kapaklarını rahatsız etmeye başlayınca gözlerini aralamak istese de vücudundaki ağrı buna engel oluyordu. Odada sadece bazı cihazlardan gelen sesleri duyuyordu. Burnuna dolan ilaç kokusuyla nerede olduğunu anlarken aklına en son hatırladığı olay gelmiş ve korkuyla kasılmıştı. Boğazının kuruduğunu hissediyor ancak yutkunmaya korkuyordu. Hızlanan nabzıyla odada duyduğu seslerin de ritmi değişmeye başlamıştı. 

 Kısa bir süre sonra ise birkaç adım sesi duydu. Kendi ismini fısıldıyordu birkaç farklı ses. Hala ağır olan göz kapaklarını zorlayarak da olsa aralayabildi bu sefer. Yeşilleri ortaya çıkarken kendini izleyen yüzlerde gülümsemeler oluştuğunu gördü.

 ''D-doktoru çağıralım,'' dedi hemen sağ tarafında duran ses. Mete olduğunu tanımıştı Rüzgar bu sesin.

 Karşısındakiler ise başıyla onaylamış ancak henüz bir harekete geçmemişlerdi. Saniyeler içinde sol eli üzerinde büyük bir el hissetti Rüzgar. Daha sonra saçları arasında hissetti aynı bedenin diğer elini. Bakışlarını çevirdiğinde ise bunun Cenk olduğunu gördü. Gülümseyerek kendine bakıyordu lideri, tıpkı seneler önce ruh eşinin baktığı gibi...

 ''Buradayız, korkma sakın. İyi olacaksın,'' diye mırıldandı Cenk, güven veren sesiyle.

 Daha sonra kapının açılma sesiyle doktoru çağırmış olduklarını anladı. 

 Rüzgar yavaş yavaş kendine geldiğinde bakışlarını aşağı indirdi. Boynunda hissettiği ağrı vücudunun diğer kısmında hissettiğinden farklıydı. Ara ara yoğun sızılar ve acı hissediyordu. Sanki yine boynunu saran eller oradaymış gibi hissetti. Aklına dolan anılarla nefesi hızlanmaya başladı. Gözleri dolarken saçlarındaki ellerin tekrar hareketlendiğini hissetti. Herkes kendini sakinleştirmek için bir şeyler mırıldanıyordu. Ancak Rüzgar'ın tek duyduğu o an 'ölmek zorundasın' diye kendine bağıran alfaydı.

...

 Okuduğunuz için teşekkürler!


METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin