Keyifli okumalar!
...
Ağustos sıcağı kavururcasına etkisini gösterirken yemyeşil bahçede tatlı bir telaş vardı. İki sürü de yazlık kıyafetleri içerisinde hem birbirlerine söyleniyorlar hem de ortaklaşa yemek hazırlıyorlardı.
Atlas ve Rüzgar bugün bebeğin cinsiyetini öğrenmek üzere hastaneye gitmişlerdi. Levent de herkesi sürülerinin ortak kullandığı eve davet etmişti. Başta Mete olmak üzere herkes itiraz etmişti ancak Rüzgar teklife sıcak bakınca hepsi anında fikir değiştirip onaylamışlardı.
Şehirden uzak evin oldukça geniş bir bahçesi vardı ve hiç kimse bu güzel havayı evde geçirmek istememişti. Efe ve Ediz özenle temizletip dekore ettikleri bahçeyi haftalardır hazırlıyorlardı. Tabii ki akıllarında barbekü partisi yapmak vardı.
''Ben anlamıyorum, biz neden hep yemekli organizasyon yapıyoruz?'' diye söylenmeye devam etti Mete. Bir yandan da önündeki çeşitli etleri poşetlerinden çıkarıyordu. ''Hayır yani, ben sinirden yemek yiyemiyorum. Sonra eve gidip tost yapmak zorunda kalıyorum.''
''Geldik işte Mete'' diyerek bıkkınlıkla nefesini verdi Erdem. Her ne kadar davet üzerine gelmiş olsalar da sürünün ne tarz yemekler yapacağını bilmiyordu ve Rüzgar'ın da yiyebileceği bir şeyler hazırlamaya girişmişti.
''Bakın şimdi!'' diye seslice ne yaptığını işaret etti Atakan. Mete'nin tezgaha yerleştirdiği kıymanın üzerine çeşit çeşit baharatı boca ederken ''Size bir Atakan köftesi yapacağım, aklınız duracak! Bizim yumurcak doğunca bile bugün yediği köfteleri unutamayacak. Her ne kadar beni sevmeyecek olsa da köftelerim-''
''Aynen Atakan dök, biraz daha baharat dök. Az oldu onlar'' diye lafını böldü Mete. ''Rüzgar yiyemeyince de anlatırsın hikayeni.''
''Niye lan?'' diye anlamayarak önündeki malzemeleri süzdü Atakan. Her zaman yaptığı ve herkesin sevdiği şekilde ayarlamıştı aslında.
''Gerizekalı, çocuk hamile! O kadar baharatı nasıl yesin?'' diyerek arkadaşının kafasını ittirdi Levent.
''Çok mu olmuş lan?'' diyerek eğilerek biraz daha ölçtü malzemeleri Atakan. Daha sonra söylene söylene bir kaşık yardımıyla baharatları sıyırmaya başladı. ''E nasıl olacak şimdi? Bir şeye benzemez ki böyle de...''
Bu sırada elinde iki çeşit cheesecake taşıyarak Polen çıktı evden. Tatlıları gölgelik alandaki diğer yaptığı tatlıların yanına bırakarak seke seke Erdem'in yanına koştu. Kıvırcık saçlarını toparladığı pembe bandanayı düzeltip ''Salata mı yapıyorsun?'' diye sanki çok ilginç bir şeymiş gibi merakla sordu. Erdem gülümseyerek karşısındaki gence dönünce Polen tekrar ''Atlas mısır sevmez ama'' diye dudaklarını büzdü.
Erdem hafifçe kaşlarını çatarak ''Daha önce yemişti ama'' diye düşünceli bir şekilde karıştırmadığı salataya döndü. Ancak duyduğu kıkırtı sesiyle tekrar Polen'e çevirdi bakışlarını.
''Boşver, Rüzgar seviyor'' diyerek bir havuca uzandı Polen. Heyecandan yerinde duramıyor, sürekli zıplıyor 'Rüzgar, bebek' şeklinde mırıldanıyordu.
''Çay içerken pişiririz Atakan, acele etme'' diye dudakları arasındaki sigarayı dişleyerek söylendi Ediz. Sıcaktan kendisi gibi üzerindeki atletini çıkarmış sadece şortla yanında duran Efe ile beraber temizledikleri ızgaraları gösteriyordu.
''Kes lan! Moralim bozuldu'' diyerek şekil verdiği köftelerden birini sarışın gence doğru fırlattı Atakan.
Hemen bir ıslıkla kavgaya hazırlanan iki genci durdurdu Levent. Masanın başında Cenk'le beraber iş hakkında konuşuyorlardı. ''Uslu durun, işinize bakın'' diye tekrar uyarısını yapınca önlerine döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METANOIA - BL
FantasíaBiri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürmek ister gibi bakıyorlardı? 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturab...