11. Bölüm: Yatak

4K 360 40
                                    

 İyi okumalar!

...

 Isınmaya başlayan çarşaf canını sıkınca yatağın soğuk tarafına doğru kayıp yorganı biraz daha üzerine çekti Rüzgar. Yorganın altında, minik bir defteri karalıyordu sabahtan beri. İki gündür banyodaki ihtiyaçları dışında yatağından çıkmıyordu. Arkadaşları da bu günlerde salonu kendi evleri ilan etmiş, okula gidip gelmek dışında onu yalnız bırakmıyorlardı. 

 Odasının kapısı bir defa tıklatılıp açıldığında, bunun izin istemek değil de haber vermek amaçlı bir tıklama olduğunu anladı Rüzgar. Duyduğu poşet seslerine adım sesleri eklenmiş, daha sonra da kapı kapatılmıştı. Odayı dolduran rahatlatıcı lavanta kokusuyla ise gelenin Cenk olduğunu anladı.

 Yorganı üzerinden hafifçe aralayıp bunu doğrulamak ister gibi baktığında, direkt olarak kendine bakan, Cenk'in koyu kahverengi gözleriyle karşılaştı. Yüzündeki sıcak gülümsemesi her zamanki gibi yerindeydi alfanın. Rüzgar yorganı tekrar üzerine çektiğinde Cenk de elindeki poşetleri çalışma masasının üzerinde bıraktı.

 ''Her şey üst üste geldiği için diretmiyorum ama bunları da bir ara konuşacağız,'' dedi poşetleri işaret ederek.

 Daha doğrusu, poşetlerin içindeki ilaçları.

 ''Neyini konuşacağız, sürekli kullandığım şeyler işte,'' diye geçiştirdi Rüzgar kısık sesiyle.

 ''Sürekli, diyorsun Rüzgar. İlaçlarının dozlarını ben ayarlıyorum farkındaysan. Aşırı dozun farkında olmama ihtimalim yok anlayacağın... bağımlılığa müsaade edeceğimi düşünme sakın, benden gizlemen imkansız.''

 Rüzgar yine canını sıkacak bir konuyla karşılaşınca derin bir nefes alıp yorganı iyice başına çekerek görülmemesini sağladı. 

 ''Uyuyacağım ben, sonra konuşuruz,'' dedi yorganın altından boğuk çıkan sesiyle.

 Cenk gülümseyip arkasındaki masaya yaslandı. ''Mete,'' diyerek konuyu değiştirdi hemen.

 Karşılık alamayınca kendi kendine konuşmaya devam etti.

 ''Mete, okuldan yeni geldi. Ediz'in burnunu kırmış.''

 Rüzgar duyduğu isimle rahatsızca kıpırdandı önce ancak cümlenin sonunu duyunca hafifçe yorganı araladı. Sadece gözleri görünüyordu şimdi. ''Mete iyi mi?'' diye sordu. Hala kısık çıkan sesine endişe eklenmişti şimdi. 

 Ediz'in, koskoca sürüyü tek başına ne hale getirdiğini görmüştü. Öylece dikilip burnunun kırılmasına izin vermediğine emindi. 

 Cenk omuz silkip yaslandığı yerden ayrıldı. Yavaş yavaş yatağa doğru adımladı.

 ''Korkma bizimkini de biliyorsun, az deli değil.''

 En azından tek parça olduğunu anlamıştı bu cümle üzerine Rüzgar. Yatağın kenarının hafifçe çökmesiyle kendisi de üzerindeki yorganı biraz daha açtı. İkisi de oturur pozisyondaydı şimdi. 

 ''Biliyorum tabii ama onu da gördüm,'' diye mırıldandı gittikçe daha da kısılan sesiyle.

 ''Gidip kendin gör o zaman, mutfakta şimdi. Tüm okulun dilinden düşüremediğini iddia ettiği kavgasını anlatıyor.'' diye hemen cevap verdi Cenk. 

 İki gün omegasını kendi haline bırakmanın yeterli olduğunu düşünüyordu Cenk. Bir şekilde yine normal yaşantısına dönmesi gerekiyordu. Ancak Rüzgar aynı şekilde düşünmüyor olmalı ki hemen omuzlarını silkerek cevap vermişti.

 ''İyi o zaman, gelir zaten birazdan,'' deyip tekrar kendini yatağa bırakmak için bir hamle yaptı Rüzgar. 

 ''Rüzgar,'' diyerek kolundan tutup onu durdurdu hemen Cenk. ''Şu an senin evindeyiz. Adresini sadece bizim bildiğimiz, senin evindeyiz. Güvendesin yani. Yatağın dışına çıktığında da iki gündür gördüğünden başka bir yüz görmeyeceksin,'' diye tane tane açıkladı. 

 ''Tamam, çıkayım ama değişen bir şey olmayacak ki. Bir süre sonra da okula gitmem gerekecek, evden çıkınca da yine aynı düzene döneceğim. Hiçbir şey yapmadığım halde sadece omega olduğum için yine gelip bana saldıracaklar. Sonra yine hastanede veya odamda kalmayı sürdüreceğim. Artık bu döngüye girmek istemiyorum Cenk. Ben sizin gibi normal bir hayat yaşayamıyorum,'' diye kırgın sesiyle cevap verdi Rüzgar.

 Titreyen dudaklarıyla daha fazla konuşamayacağını anlayıp durdu Rüzgar. Cenk de sesini çıkarmadan dinlemişti sadece; düşüncelerinin gittiği yeri beğenmemişti, hemen müdahale etmesi gerektiğini biliyordu ama doğru kelimeleri seçmek için ortamda oluşan sessizliğe müsaade etti. 

 Rüzgar'ın bakışlarının donuklaştığını gördüğünde ise bu kadar sessizliğin yeterli olduğunu düşündü Cenk, uzanıp ellerini, büyük ellerinin arasına aldı. Bedenini de biraz daha ona doğru çevirip sakin çıkan sesiyle konuşmaya devam etti.

 ''Anlıyorum diyemem seni Rüzgar, böyle zamanlarda keşke Yağmur burada olsaydı diyorum ama-''

 ''Hayır hayır, öyle deme,'' diyerek lafını böldü hızla Rüzgar. Gözlerini de hemen karşısında kendine şefkatla bakan alfasına çevirdi.

 Cenk başını olumsuz anlamda sallayıp devam etti:

 ''Diyorum ama. Sorun değil, Rüzgar, amacım bu konuyu açmak değildi. Sadece nasıl kararlar vermem gerektiği bilemiyorum bazen. Kendince haklı açıklamalar yaptın, kızmıyorum sana zaten... Yine de bu şekilde vazgeçmene izin vermeyeceğim... Tabii ki dışarı çıktığında neler olacağını biliyorum. Onlar olmasa da başkaları rahatsız edecek seni. Özellikle son iki sefer resmen şans eseri kurtuldun, farkındayım.'' 

 Rüzgar'ın bakışlarının yön değiştirmeyip kendi gözlerinde olduğunu fark ettiğinde yüzüne hafif bir gülümseme ekleyip devam etti Cenk.

 ''Ne yazık ki yaşadığımız dünya böyle... herkesin eşit olmasını engelliyor. Belki yönetimin el atması gereken bir şey vardır, belki yetiştirilme tarzları, eksik verilen veya hiç verilmeyen sevgiden kaynaklıdır, bilemeyiz... Ama doğuştan gelen türlerimizi değiştiremiyorsak, bir şekilde tavrımızı göstermek zorundayız. Yaşamak bile bu tavrın bir parçası, herkes bunu kavramak zorunda. Değiştirmek istediğimiz bir algı varsa, bunu sonuna kadar savun-''

 ''Cenk dur, tamam,'' diye lafını böldü hemen Rüzgar.

 Tek kaşını kaldırmış, kendine afallayarak bakan alfasına karşılık kıkırdayıp kendini üzerine doğru bıraktı. Başı Cenk'in omzuna yaslanırken, onu bekletmeden hemen anlatmaya başladı.

 ''Sakin ol, nerelere gittin öyle? Terledin resmen.''

 Cenk tuttuğu elleri serbest bıraktığında avuç içlerinin ıslanmış olduğunu fark etti. Ellerini hafifçe silkeleyip omzuna yaslanan bedene sarıldı. Rüzgar da sarılmasına karşılık, iyice ona sokuldu ve konuşmaya devam etti:

 ''Farkındayım, sadece aynı döngüden çok yoruldum Cenk... ama toparlarım ben. Biraz daha dışarıdan uzak kalmak istiyorum. İtiraf ediyorum, korkuyorum çünkü... Zaten haftaya da evdeyim, daha iyi olacağıma eminim.''

 Cenk başını eğip kucağındaki bedenin saçlarına bir öpücük kondurdu, yavaşça geri çekildi.

 ''Sizi güldürebildiysek ne mutlu bize o zaman... Şimdi bahane istemiyorum, yataktan çıkıyorsun.''

 Rüzgar itiraz etmeden alfasının koluna sıkıca tutunarak onunla beraber ayağa kalktı. Beraber mutfağa doğru ilerlediler. 

 ...

Okuduğunuz için teşekkürler!

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin