Şimdi derin bir nefes alıyor ve yavaşça veriyoruz.
Süpersiniz.
İyi okumalar...
...
Rüzgar, Atlas'la olan konuşmadan çıkıp hemen Toprak'ı aramış ve okula gitmek istediğini söylemişti. Dakikalar süren laf dalaşından sonra ise Toprak pes edip kabul etmişti. Şimdi de telefonunu göğsünün üzerine bırakmış, yatakta öylece uzanıyordu.
İçinde bir endişe vardı elbette, daha önce hiç bu kadar çaba sarf ettiğini görmemişti Atlas'ın. İçinde ona güvenme diyen taraf bile yavaş yavaş geri çekilmeye başlamıştı. Kalbindeki ufak heyecanı da görmezden gelemiyordu. Elini uzatıp telefonu aldı ve hafifçe kaldırdı. Saate baktığında hazırlanmak için yirmi dakikası kaldığını gördü. Hazırlanmasına gerektiğine karar verip telefonu yastığının yanına bıraktı hemen.
Dirseği üzerinde yavaşça yükseldi önce. Midesindeki acıyla yüzünü buruşturdu. Hareket etmeden önce bekledi, hazır olduğuna karar verince diğer kolundan da destek alarak oturur pozisyona geldi. Ayaklarını yataktan sarkıtıp kıyafet dolabına bir bakış attı. Daha sonra bakışlarını dolabın yanındaki, kapısı hafif açık olan banyo kapısına yöneltti. Dün gece hem kirli tuvalet zeminlerinde hem de hastanede vakit geçirdiği için temizlenme isteği duyuyordu. Fakat vakti olmadığını hatırlayınca ofladı hemen.
Zorlanarak ayağa kalkıp yavaş adımlarla dolaba ulaştı. İçindeki heyecanla özenli bir şekilde hazırlanmak istiyordu ama hem vakti hem de bedeni buna izin vermiyordu. Başını sağa sola sallayıp kendine geldi hemen.
''Beklentin olmasın,'' diye kendi kendine bir hatırlatma yaptı.
Daha fazla oyalanmadan dolabındaki en sade görünümlü kıyafetlere uzandı. Ağır hareketlerle, zorlanarak pijamalarını çıkartıp bir kenara koydu. Düz, lacivert bir sweatshirt ve siyah pantolon giyerek banyoya ilerledi. Dağılmış saçlarına bakınca kaşlarını çattı hemen. Kumral tutamlar birbirine girmiş, iyice dağılmıştı. Kısa bir sürede saçlarını düzeltti. Tekrar odaya girdiğinde hemen metal tasmayı buldu. İlaç almadan dışarı çıkacağı için çok gergindi. Soğuk metali boynuna sardığında hissettiği acıyla seslice inledi. Boğazı hala yanıyordu.
Umarım kısa sürer, diye düşündü. Alışkanlıkla ellerini çekmeceye attığında açmadan durdu. İçinde hapları yoktu. Kalbi korkuyla hızlanmaya başlamıştı ki hemen nefesine odaklandı. Gözlerini kapatıp derin derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye başladı.
Sorun yok, Atlas yanında olacak, diye geçirdi içinden. Bir yandan da hala düzgünce tanışamadıkları için bu güvenin nereden geldiğini merak ediyordu. İçindeki kurt fısıldıyordu bu sefer:
O senin ruh eşin.
Duyduğu zil sesiyle yavaşça gözlerini açtı. Toprak gelmişti. Kısa sürecek demişti Atlas, bu sebeple yanına sadece telefonunu alıp kapıya ilerledi. Montunu üzerine geçirip kapıyı açtı.
''Selaam!''
Toprak neşeli sesiyle hemen selamladı Rüzgar'ı. Telefonda yeterince tartıştıkları için dışarı neden çıktığını sorgulamıyordu artık. Toprak, arkadaşının ayakta durmakta zorlandığını fark edince hemen bir kolunu aralayıp Rüzgar'a göz kırptı. Rüzgar da mesajı alınca gülümseyerek cevap verdi. Daha sonra kendine uzatılan kola elini koyup arkadaşına yaslandı. Beraber merdivenleri inip arabaya bindiler.
Kampüsün önüne yaklaştıklarında Rüzgar gözleriyle etrafı taradı. Mesaj atıp atmamak konusunda kararsızdı ama yanında biri olmadan arabadan inmeye de korkuyordu. Toprak, dersi olmadığı için kendisini bırakıp gidecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/299442286-288-k290766.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METANOIA - BL
FantasyBiri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürmek ister gibi bakıyorlardı? 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturab...