39. Bölüm: Bir Pazar Kahvaltısı

3.4K 320 42
                                    

 İyi okumalar!

...

 ''Oo gençler günaydın! Yok yok rahatınızı hiç bozmayın!''

 Mete'nin sesi tüm evde yankılanırken Cenk kapıya yeni bir kilit sistemi kuruyordu. Koltukta sarılmış uyuyan iki genç sesleri sanki hemen başlarının ucundan değil de uzaktan duyuyor gibiydiler. 

 Rüzgar kulaklarını dolduran gürültüyle huzursuzca olduğu yerde kıpırdanmaya başladı. Gözlerini iyice yumup kaşlarını çatarken başını yasladığı göğse yüzünü gömdü tekrar. Oldukça rahat bir uykudaydı ve uyanmak istemiyordu. Bu hareketiyle evdeki bağırtılar iyice arttı ancak umursamak da istemiyordu. Daha sonra karnında küçük hareketlenmeler hissedince kaşlarını tekrar çattı. 

 Karnında dinlenen büyük el kısaca okşadıktan sonra kendini geri çekmişti. Aynı şekilde kolunda hissettiği el ise hala nazikçe okşamaya devam ediyordu. Tüm vücudu bir anda yorgunluğu atıp en dinç haliyle kendine gelince gözlerini kocaman açtı kumral genç. Aldığı nefesi tutup bir süre beklerken hızlıca dün geceki anlar geçti gözlerinin önünden. Hayır hayır diye inkar etti hemen. Önünde ağlayıp her şeyi anlatmadın.

 Duyduğu kısık nefes sesiyle ise üzerinde yattığı bedenin sessizce güldüğünü fark edince tuttuğu nefesi bir süre daha vermemeye karar verdi. Hala açık olan gözleri soğuktan yanmaya başlamış, ciğerleri nefessiz kalmanın etkisiyle ağrıyor ve kalbi deli gibi atıyordu. Yok diye düşündü tekrar. Bana dokunmasına izin vermedim. Kucağına hiç çıkmadım ki bir de orada uyuyayım.

 ''Bırak nefesini, sonra şaşırırsın'' diye fısıldadı hemen saçlarının üzerindeki dudaklar.

 Rüzgar hızla yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geldi. Ancak bu seferde utançtan iyice pembeleşmiş, gözleri mümkünmüş gibi daha da açılmıştı. Çünkü doğrulduğu zaman oturduğu yer, altındaki gencin kasıkları olmuştu. Kalçasının altında hissettiği sertlikle bir şey söylemek ister gibi ağzı aralanmış ancak gördüğü manzarayla öylece kalmıştı. 

 Atlas'ın yine işi şakaya vurmasını beklerken, o başını yan çevirmiş kemikli ellerinden birini ağzını kapatmak ister gibi yüzüne bırakmıştı. Daha önce görmediği bir şekilde ise mavilerini kısmış, elinin açık bıraktığı teni ise kızarmıştı. ''Ka-kalksan mı?'' diye yine kısık bir tonda mırıldanmıştı gözlerine bakmadan. 

 Rüzgar panikle yerinden kıpırdanıp hemen kendini ayağa atmıştı hiç beklemeden. Ardından koltukta doğrulan bedene bakmadan nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. Bakışlarını yerden kaldırdığında ise bir çift sorgulayan başka mavilerle karşılaştı. Mete öylece karşısında dikilmiş, kollarını göğsünde kavuşturmuş, havalanan kaşlarıyla açıklama bekliyor gibiydi.

 Hemen arkasında ise daha sakin duran Cenk belirdi. Kıyafetleri dağılmış, oldukça yorgun duruyordu. Rüzgar hemen birkaç saniye öncesini unutmaya çalışarak tüm gece kendini rahatsız eden konuya döndü. Boğazını temizleyip önündeki sorgulayan bakışlardan kaçarak arkadaki koyu renkli gözleri buldu.

 ''Şimdi açıklayabilir misiniz?'' diye sordu tek nefeste. ''Kimdi?''

 Cenk önce merakla kendine bakan genci inceledi. Kendince iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra derin bir nefes aldı. ''Açıklayacağım Rüzgar, önce bir soluklanalım sonra her şeyi anlatacağım.''

 ''Aynen, ölüyorum resmen'' diyerek kendini hemen yanındaki tekli koltuğa bıraktı Mete.

 ''Kim olduğunu söyleyin en azından. Hiçbir şey anlamıyorum ki bir anda birileri evimi basıyor. Beni koruduğunuzu biliyorum ama paniklemeden duramıyorum. O kadar farklı şeyler düşündüm ki dünden beri-''

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin