6. Bölüm: Atlas

4.6K 438 107
                                    

 Bölüm hayatlarını hayvani iç güdülerini ön planda tutarak yaşayan sürünün bakış açısıyla yazılmıştır. 

 Bu sebeple yazar bölüme başlamadan önce, öne çıkan hayvani iç güdüleriyle küçük bir bilgilendirme yapacaktır.

 Hikaye, yazarın kafasındaki seslerin bir kısmını susturabilme ümidiyle yazılıyor olup hiçbir karşılık beklemeden sonuna kadar devam edecektir. Yine de kendileri, okunup oy verildiğinde sevindiğini söylüyor. 

Reveransımı verip çekiliyorum.

 Sevgilerimle.

 Keyifli okumalar!

...

 Kar yağışı şiddetini giderek arttırmış, yerini fırtınaya bırakmıştı. Kararan havayı ara ara aydınlatan lambaların ışığında, kar tanelerinin aceleleri varmışçasına olan hızlı hareketleri görülüyordu. Okulun yirmi dört saat açık olması ise öğrencilerin en çok bugün işlerine yaramıştı.

 Sıcak kafenin içi çeşitli sürülere ev sahipliği yapıyordu. Kalabalığın sohbet sesleri, içeriyi dolduran kısık sesli, sakin müziğe karışıyor ve çeşitli tatlıların kokusu, içeride bulunan alfa ve omegaların feromonlarıyla bütünleşiyordu. Özetle, kampüsün devasa kafesi, kış mevsimini izlemek için en güzel mekan olma ünvanını gururla taşıyordu.

 Biri cam kenarına, diğeri ise şömineye yakın olan masalarda oturan iki sürü ise tüm bunları umursamadan, ara ara öfkeli bakışlarla birbirlerini süzüyordu. Cam kenarındaki alfalarla dolu olan masa, fazla geniş olmamasına rağmen, gençlerin oturuş şekline bakıldığında sanki kafenin en büyük masasıymış gibi görünüyordu.

 ''Bir defa soracağım'' dedi, sürünün lider alfası, sinirli çıkan sesini gizlemeden. ''Yemekhanenin arkasında bulunan cesetle bir alakanız var mı?''

 Hepsi, ellerindeki uğraşları bırakarak aynı anda cevap verdiler:

 ''Hayır.''

 Levent, aldığı cevaptan memnun bir şekilde önünde duran çay bardağına uzandı. ''Zevkleriniz umrumda değil, ne yapıyorsanız yapın ama bu sene başka uzaklaştırma istemiyorum.''

 ''Tamam!''

 Herkes yerine esneyerek cevap veren Polen'e döndü hepsi; bacaklarını masaya uzatmış, başını yanında oturan Efe'nin omzuna yaslayarak yarı uyur pozisyonda fırtınanın dinmesini bekliyor, ara ara da omzuna yattığı gencin kırmızı saçlarıyla oynuyordu. 

 ''Sikeyim ya!''

 Atakan sinirle elindeki telefonu masaya fırlatıp saçlarını çekiştirmeye başlamıştı.

 ''Rüzgar'ı mı?''

 Hemen yanındaki sandalyede, bacaklarını açmış yayılarak oturan Ediz sormuştu alayla. Kafeye girmeden önce karıştığı kavganın izleri süslüyordu yüzünü sarışın alfanın. Aynı şekilde, yer yer kan lekeleri bulunan sarı saçları da dağılmıştı. 

 Atakan sertçe masayı tekmeleyip kendini sandalyesiyle beraber geriye itti. Sinirini nasıl çıkartacağını bilmediğini, her şekilde gösteriyordu.

 ''Onu da! En çok onu hatta!'' diye kendi kendine kavga etmeye başladığında tüm masa onu daha çok sinirlendirmeye karar vermiş, kalın sesleriyle rahatsız edici kahkahalar atmaya başlamışlardı.

 ''Lan iki haftadır tam tersi oluyor. Sessiz sessiz bir de,'' diye lafa girdi Levent.

 Atakan önünde duran çatala uzandı, masada masum masum duran keki, hırslı hırslı parçalamaya başladı.

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin