42. Bölüm: Tatlı Gülüş, Pek Yaraşır

3.3K 294 22
                                    

 İyi okumalar!

...

 Gökkuşağının tüm renkleri sanki mağaza içinde dans ediyordu. Hatta müziği o kadar beğenmiş olmalılar ki yer yer iç içe geçmiş, yeni tonlar elde edip renk cümbüşüne dahil etmişlerdi. Çeşit çeşit boyalardan, kağıtlardan ve daha birçok malzemeden yükselen o mağazaya ilk girdiğinde seni karşılayan kendine has koku iki gencin de ciğerlerini doldurmaya başlamıştı.

 Rüzgar, ilk defa geldiği mağazaya girerken kendini karşılayan bu güzel şölene doğru heyecanla ilerledi. Yanında yürüyen alfayı bir anda unutup adımlarını hızlandırarak renk renk yağlı boyaların dizili olduğu standa ilerledi. Gözleri her bir boya tüpünün üzerinde heyecanla dolaşırken Atlas da arkasından koşar adımlarla yanına geliyordu.

 Atlas'ın evinde güneş ayrılmaya karar verene kadar öylece uzanmışlardı. Daha sonra kalkıp Atlas'ın yönlendirmesiyle şehirden biraz uzakta olan güzel bir caddeye gelmişlerdi. Önce bir mobilyacıda bazıları gerekli bazıları ise alfanın zorlamasıyla gereksiz olan dekoratif malzemeleri almışlardı. Kasada tüm mağazanın kendilerini hayranlıkla izlemelerine sebep olan bir tartışma da yaşamışlardı ancak Atlas bir şekilde galip gelip tüm hesabı ödemişti.

 ''Makyaj malzemesine benziyor,'' dedi Atlas bir başka raftan aldığı sulu boyayı incelerken.

 Rüzgar gözlerini devirerek alfasına döndü hemen. ''Abartıyorsun bence. Hiç mi resim dersine girmedin?''

 ''Girmedim,'' diye karşılık verdi hemen Atlas başını olumsuz anlamda sallayarak. ''Üst sınıflara bulaşırdık biz daha çok. Boş ders gibiydi bizim için.''

 Rüzgar başını anladım anlamında ağır ağır sallayarak tekrar boyalara döndü. Evinde kendisi için atölye inşa etmesi çok hoşuna gitmişti. Gününü Atlas'la geçirmekten oldukça keyif alıyordu. Duygularını bastırmadığı zaman karşısındaki genci olduğu gibi görüyordu. Dışarıdan oldukça tehlikeli, havalı biri gibi görünse de kendisinin yanında her hareketine dikkat etmesi, oldukça kibar olması hoşuna gidiyordu Rüzgar'ın. 

 Mavi tonlarındaki bir boyaya uzanıp zarif parmakları arasında soğuk tüpü incelemeye başladı. Mağazaya girdiğindeki heyecanına ters olarak dudakları büzüldü bu sefer. Evinde zaten yeteri kadar malzemesi vardı. İhtiyacı olan birkaç parçayı alabilirdi ama her şeyi baştan düzme işi gözüne çok büyük geliyordu. İki tarafın da maddi açıdan sıkıntı yaşamayacağını biliyordu ama her şeyi Atlas'ın ödüyor olması canını sıkmıştı. Başını hafifçe çevirip arkasında gülümseyerek kendini izleyen alfaya döndü. Her baktığında aynı şekilde kendini gülümseyerek izlemesi kalbinin ritmiyle oynarken boğazını temizledi hemen.

 ''Atlas, aslında benim buradaki çoğu malzemeye ihtiyacım yok. Yani kendi eşyalarımı getirebilirim.''

 Atlas hemen memnuniyetsizce kaşlarını çattı. ''Her seferinde yanında taşıma, bir de orada olsun işte. Ben ne gerektiğini bilmediğim için beraber gelelim istedim. Yorulduysan başka bir zaman da gelebiliriz.''

 ''Hayır, yorulmak değil de'' diyerek tamamen ona döndü Rüzgar. ''Gerek yok diyorum sadece. Zaten hiçbir şey almama izin vermiyorsun, rahatsız oluyorum.''

 Başını hafifçe yana eğdi Atlas, bunu sorun edeceğini hatmin etmişti. ''Rahatsız olunacak bir şey yok Rüzgar. Bunu bir önceki mağazada yeterince tartıştık bence. Her şeyin eksiksiz olmasını istiyorum. Bu konularda yardım isteyebileceğim tek bir kişi var ama onu da seninle ilgili bir konuya dahil etmek istemiyorum. Hem sen kullanacaksın, en doğrusunu bilirsin. Ben şimdi kanser yapan bir şeyler alırım fark etmeden.'' 

 ''Kanser yapan?'' diye sordu Rüzgar tek kaşını kaldırıp. ''Tamam, çok güzel düşünmüşsün zaten. Teşekkür ederim ama tuhaf hissediyorum işte ne bileyim. Bana bırakıyorsan eğer her şeyini bana bırak. Başka türlü kabul edemem.''

METANOIA - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin