Harry ve Ron, hastane kanadında taşlaşmış bir şekilde yatan Hermione'yi görünce bedenlerini ele geçiren hüzne engel olamadılar. En başından beri onu bu şekilde görmekten korkuyorlardı.
"Kütüphane'nin çıkışında bulduk onu." dedi Profesör McGonagall. Sonra da eline bir ayna alarak Harry ve Ron'a gösterdi. "Bunu elinde bulduk. Sizin için hiçbir anlam ifade ediyor mu?"
Harry ve Ron, "Hayır!" dercesine başlarını salladılar ama Harry hâlâ dikkatlice aynaya bakıyordu. Hermione'nin kütüphaneden çıkarken elinde ayna olması onu düşündürüyordu.
Harry etrafına bakınca hemen yan yatakta ismini bilmediği Ravenclaw öğrenci başkanının da taşlaşmış bir şekilde yattığını gördü. Girer girmez Hermione'ye odaklandıklarından dolayı o kızı fark edememişlerdi.
İkisi de biraz daha kaldıktan sonra Profesör McGonagall'ın da eşlik etmesiyle ortak salonlarına dönerken Harry, Profesör McGonagall'ın duymayacağı şekilde Ron'a doğru "Birazdan sizin ortak salonun önünde olacağım. Hagrid'e gitmenin vakti gelmiş." diye fısıldadı. Ron da kafasını sallayıp onayladı ve ikisi de ortak salonlarına döndüler.
Harry, ortak salona girer girmez kendi odasına çıktı ve görünmezlik pelerinini alıp cüppesinin içine sakladı. Aşağı inerken ortak salona, bina başkanları Profesör Snape girdi. Harry de olduğu yerde bekledi ve onun söylediklerini dinlemeye başladı.
"Yeni alınan karara göre, bundan sonra derslerinize bir öğretmen eşliğinde gideceksiniz ve saat 20.00'den sonra ortak salonun dışına asla çıkmayacaksınız. Muggle kökenli çocuklara bir saldırı daha düzenlendi ve 2 kişi taşlaştı. Saldırgan eğer yakalanamazsa Hogwarts kapatılmak zorunda kalabilir."
Snape'in bu sözlerine karşılık bir uğultu yükselirken aralarından biri konuşmaya başladı:
"Neden kapatılmak zorunda anlamıyorum. Ne güzel işte, okul bulanıklardan arınıyor."
Onun bu şekilde konuşmasıyla Draco ve Snape hızlı bir şekilde Harry'ye döndü. Daha ne olduğunu anlamadan bunu söyleyen kişi kendini havada asılırken buldu.
"Bana bak beyinsiz!" diye söze girdi Harry. Snape olacakları tedirgince izlerken şimdilik müdahale etmiyordu. "O ağzından çıkan 'Bulanık' kelimesi söylediğin son kelime olsun istemiyorsan o lanet çeneni kapatacaksın."
Bunları söyledikten sonra asasız yaptığı büyüyü kaldırınca çocuk bir anda yere kapaklandı. Herkesin kendisine baktığını fark edince hepsine doğru sert bakışlar attı ve bakışları kaçırmalarına sebebiyet verdi.
Harry içeride Profesör Snape'in olduğunu hatırlayınca ona doğru döndü. Onun da kendisine baktığını görünce yaptığı şeyden biraz pişman oldu. Okulun kapanmasına engel olabilme ihtimali varken atılmak istemiyordu.
"Benimle gelin Mr Potter!" dedi Profesör Snape otoriter bir sesle. Harry hiç bir şey söylemeden onu takip etmeye başladı. İçinden atılmamak için dua ediyordu.
Snape, Harry'yi ofisine götürdükten sonra ona döndü ve "Sürekli birilerine bu şekilde karşılık veremezsin Harry." dedi. Harry bunu beklemiyordu doğrusu. Sinirle kendisini azarlamasını ve ceza vermesini bekliyordu ama bu şekilde sakince konuşmasını beklemiyordu.
"Kusura bakmayın profesör. Bulanık kelimesi benim sinirimi bozuyor. Sonuçta annem de bir muggle doğumluydu. Bir de bu hayatta en değer verdiğim insan da muggle doğumlu olunca onlara laf söylenmesini istemiyorum."
Profesör Snape anlayışla kafasını sallayıp onu gönderirken Harry dönüp "Size bahsettiğim şeyin neden olduğunu öğrendiniz mi profesör?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanfictionSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...