Harry, Cygnus ve Hermione, Neville'in yönlendirmesi ile Hogwarts'a doğru ilerliyorlardı. O sırada da neler olduğunu öğrenmek için Neville'a soruyorlardı.
"Ne zamandır var burası acaba?" diye sordu Cygnus, yürümeye başlarlarken. "Çapulcu Haritası'nda yok, değil mi Harry? Okuldan çıkan ve okula giden sadece yedi tane geçit var sanıyordum."
"Okul yolu başlamadan onların hepsini kapadılar," dedi Neville. "Girişlerin üstündeki lanetler varken ve çıkışta Ölüm Yiyenler ve Ruh Emiciler beklerken, onların hiçbirinden geçmek mümkün değil artık." Geriye doğru yürümeye başladı, yüzünde bir gülümseme, onlara doya doya bakıyordu. "Boş verin bunları şimdi... doğru mu? Gerçekten Gringotts'a girdiniz mi? Bir ejderhanın sırtında kaçtınız mı? Her yerde haberi, herkesin dilinde, Terry Boot bu hikâyeyi Büyük Salon'da bu akşam yemeğinde bağıra bağıra anlattığı için Carrow'dan dayak yedi!"
"Evet, doğru," dedi Harry.
Neville neşeyle güldü.
"Ron da hepimizin başının etini yedi." dedi Neville, gülerek. "Sizle ilgili bir konu olduğunda sürekli orada bitiyor. Slytherinler ile fazlasıyla kavga etti. Hatta bir çoğunu Hastane Kanadı'na gönderdi."
"Slytherinler, hâlâ Burunsuz'a bağlı mı?" diye sordu Harry.
"Aslında hayır," dedi Neville. "Kendi aralarında bir çatışma yaşıyorlar. Yarısı seni savunurken yarısı da, -ne diyorsun sen?- hah, Burunsuz'un tarafındalar. Pansy senin tarafında olanları bize söylüyor. Biz de onlarla gizli gizli buluşuyoruz."
"En azından bazıları akıllanmış," dedi Cygnus.
"Carrowlar ne yapıyor?" dedi Hermione. "Onların Ölüm Yiyen olduğunu biliyoruz ama eziyet etmiyorlardır umarım."
"Fazla iyimsersin, Hermione," dedi Neville, hüzünlü bir gülümseme ile. "Bana bunları onlar yaptı. Karanlık Sanatlar'ı öğretmeye çalışıyorlar. Birbirimize Cruciatus Laneti yapmamızı istiyorlar. Yapmayanları da kendileri lanetliyor."
"NE?" diye bağırdı Harry. Fazlasıyla sinirlenmişti.
"Beni öldürmek istemiyorlar," dedi Neville, tutkunarak. Pot kırdığını düşünüyordu. "Safkan olduğum için sadece canımı yakıyorlar. Sana verdiğim desteği durdurmak ve insanları örgütlememi engellemek için Babaannemi hedef aldılar. Ama ona gönderilen Seherbaz şu an St. Mungo'da. Beni engelleyemeyeceklerini anlayınca başka şansları kalmadı sanırım. Ya öldüreceklerdi, ya da Azkaban'a yollayacaklardı. Ortadan kaybolmanın zamanı gelmişti."
"İyi de şu an Hogwarts'a gitmiyor muyuz?" diye sordu Cygnus.
"Tabii," dedi Neville. "Görürsünüz. Geldik bile."
Bir köşeye dönünce, geçidin sonuna geldiler. Birkaç basamakla, tıpkı Ariana'nın portresinin arkasında saklı durana benzeyen bir kapıya çıkıyordu. Neville kapıyı itip açtı ve delikten geçti. Harry onu izlerken, Neville'in görünmez birilerine seslendiğini duydu: "Bakın kim geldi! Dememiş miydim size?"
Harry geçidin arkasındaki odaya girerken, çığlıklar ve bağırışlar yükseldi -
"HARRY!"
"Potter bu, POTTER!"
"Cygnus!"
"Hermione!"
Renkli kombinler, lambalar ve bir sürü yüz zihninde iç içe girdi. Az sonra Harry, Cygnus ve Hermione'nin etrafı otuzdan çok insan tarafından çevrilmişti; kucaklanıyorlar, sırtlarına vuruluyor, saçları karıştırılıyor, elleri sıkılıyordu: Quidditch finalini kazanmışlardı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
Hayran KurguSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...