O günden sonra Pansy, Ron hiç yokmuşcasına davranıyordu. En azından o etraflarındayken öyleydi. Harry'ye karşı da sanki üzülmüyormuş gibi davransa da Harry anlıyordu üzüldüğünü. Yine de onun güçlü durma çabasını taktir ederek bir şey demiyordu.
Şimdi ise yine Pansy ile birlikte kütüphanedeydi Harry. Ve tabii ki konuştukları konu Ron ve Lavender'di.
Kütüphaneci Madam Pince, arkalarındaki rafları kolaçan ederken, Pansy, "Kimi isterse onu öpmekte tamamen özgür," dedi. "Hiç umrumda değil, gerçekten."
Tüy kalemini kaldırdı ve bir "i" harfinin noktasını öyle şiddetle koydu ki, parşömeninde bir delik açtı. Harry hiçbir şey söylemedi. Kullanmaya kullanmaya, sesinin çok geçmeden yok olabileceğini düşünüyordu.
"Ve bu arada," dedi Pansy birkaç dakika sonra," dikkatli olmak zorundasın."
"Ne konuda?" diye sordu Harry.
"Buraya gelmeden önce kızlar tuvaletine girmiştim," diyerek anlatmaya başladı Pansy. "Orada içlerinde şu Romilda Vane'in bulunduğu Bir düzine kız vardı, sana Nasıl denk düşürüp de gizlice bir aşk iksiri vereceklerini kararlaştırmaya çalışıyorlardı. Hepsi de sana kendilerini Slughorn'un partisine götürmeyi umuyorlar ve hepsi de Fred ve George'un iksirlerinden almışa benziyor, ki korkarım işe yarayabilirler -"
"Öyleyse niye onlara el koymadın?" diye sordu Harry. Pansy'nin kuralları pek dikkate aldığı söylenemezdi ama konu arkadaşları olunca iki kat kuralcı oluyordu.
"İksirler tuvalette, yanlarında değildi de ondan," dedi Pansy küçümsemeyle. "Sadece taktikleri tartışıyorlardı. Ve Ginny'yle gideceğini bilmelerine rağmen neden hâlâ böyle yapıyorlar anlamıyorum."
"Evet, Ginny ile gideceğim." diye söyledi Harry. Bazı kızları anlamakta güçlük çekiyordu. Sevgilisi olan birine saygı duymayı ne zaman öğreneceklerdi.
Kütüphaneden çıktıklarında Romilda Vane diplerinde bitti.
"Selam Harry!" dedi. "Solungaçsuyu ister miydin?"
Pansy omzunun üstünden Harry'ye "Ben-sana-demedim-mi?" bakışı attı.
"Hayır, teşekkürler," dedi Harry hemen. "Solungaçsuyunu pek sevmem.
"Eh, gene de bunları al," dedi Romilda, eline bir kutu tutuşturarak. "Çikolata Kazanlar, içlerinde Ateşviskisi var. Büyükannem yolladı ama, ben sevmiyorum."
"Aptal değilim, Vane!" dedi Harry dayanamayarak. "Bunları ne sebeple verdiğini çok iyi biliyorum. Şimdi içindeki çikolataları koklasam büyük ihtimal Ginny'nin kokusu gelecek burnuma. Çünkü içine Amortentia koydun. Çok acizce bir yöntem doğrusu."
Romilda Vane, Harry'nin söyledikleriyle yutkundu ve kendini savunmaya geçti. "Hayır, içinde gerçekten Ateşviskisi var."
"Öyle mi?" dedi Harry. "O zaman bunu okuldaki erkeklere dağıtayım ben."
"HAYIR!"
"Neden?" dedi Harry küçümseyerek. "İçinde Amortentia olmadığını söylemiştin."
"Yok zaten ama ben sadece sana hediye ettim." diyerek kıvırmaya devam etti Romilda Vane. "Başkasına vermeni istemem."
Harry daha fazla katlanmayacağını hissederek gözlerini devirdi ve elindeki çikolata kutusunu havaya attı. Elini kutuya doğru salladığında çikolata kutusu birden alev almaya başladı, alevler söndüğünde ise geriye sadece küller kalmıştı.
Romilda Vane hayretle iki gözü de sonuna kadar açılmış bir şekilde izledi bu sahneyi. Harry de ona dönerek "Benden uzak dur!" dedi. "Ginny'yi seviyorum ve buna saygı duymak zorundasınız. He olmuyorsanız, oldurmasını da biliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanfictionSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...