Ginny'nin ismini duyan ikili olduklara yere yığıldılar. Ron kız kardeşinin ölmesinden korkarken Harry de değer verdiği bir insana zarar gelmesi fikrinden korkuyordu.
Onlar, hüznü ve şoku üzerinden atmaya çalışırken öğretmenlerin yanına bir kişi yaklaştı. Harry o tarafa bakınca gelen kişinin Lockhart olduğunu gördü.
"Ne kaçırdım?" dedi Lockhart. Yüzünde sürekli takındığı o aptal gülümseme vardı. "Uyuya kalmışım, kusura bakmayın."
Snape, Lockhart'ı görünce sinsi gülümsemesini bahşedip "Tam da aradığımız adam!" dedi. "Canavar, Sırlar Odası'na bir öğrenciyi kaçırdı. Aradığın fırsat ayağına geldi."
Lockhart bunu duyunca kanı çekilmiş gibi hissetmeye başladı. McGonagall da Snape'in dediğini onaylarak söze girdi:
"Severus haklı!" dedi. "Daha geçen gün Sırlar Odası'nın yerini bildiğini söylemiyor muydun? İşte sana fırsat veriyoruz. Canavarla uğraşacak kişi sensin."
Lockhart dokunsanız bayılacakmış gibi bir hâle büründü ama yine de gülümseyip "Pekala!" dedi. "Ben en iyisi odama gidip şey yapayım, hazırlanayım."
Bunları söyledikten sonra odasına doğru yola çıktı. McGonagall da "En azından göz önünden çekilir artık." dedikten sonra öğretmenler ile beraber gözden kayboldu.
Harry, Ron'un kolunu çekiştirip koşarken "Şimdi ne olacak?" diye sordu Ron. Korkusunu gizlemeyi başaramıyordu. Harry ise güçlü kalması gerektiğini düşündüğü için yüzünü ifadesiz tutmaya çalışsa da o da çok korkuyordu.
"Lockhart işe yaramaz bir insan olabilir ama Oda'ya girmeye çalışacak. En azından ölmemesi için yardım edebilir, bildiklerimizi söyleyebiliriz. Haydi gel!"
Harry ve Ron çalmadan Lockhart'ın odasına girdiklerinde onun toplandığını fark ettiler.
"Bir yere mi gidiyorsunuz?" diye sinirle sordu Harry. Bu adama olan nefreti artmaz dese de gün geçtikçe daha da artıyordu.
"Aa, Evet!" dedi Lockhart. "Acil bir işim çıktı. Şimdi hemen ayrılmam gerekiyor."
"Peki ya kardeşim ne olacak?" diye bağırdı Ron
"Aa, zavallı kız! Kimse benden daha fazla üzülemez."
"Kitaplarınızda yazdığınız onca şeyden sonra kaçıp gidemezsiniz." diye konuştu Harry. Sinir her hücresini ele geçiriyorken sakin kalmak için kendiyle cebelleşiyordu.
"Kitaplar yanıltıcı olabilir." diye açıkladı Lockhart. Harry de "Onları siz yazdınız!" diye kükredi.
Lockhart, "Aklını kullan evlat!" diye anlatmaya başladı. "Kitaplarda yazdıklarıma inanmasalar o kadar satar mıydı?"
"Siz sahtekarsınız!" diye bağırdı Harry. "Başkalarının yaptığı şeyleri kendiniz yapmışsınız gibi gösteriyorsunuz. Merak ediyorum, yapabildiğiniz bir şey var mı?"
"Aslında var. Çok iyi hafıza büyüsü yapabiliyorum. Yoksa diğer büyücüler konuşmaya başlardı. Aslında son bir şey kaldı-"
Bunları döndükten sonra asasını çıkarıp Harry'ye doğrulttu. "Sanırım anılarınıza elveda diyoruz. Konuşma riskinizi göze alamam."
Harry bu tavrına gözünü devirip asasını bile çıkarmadan silahsızlandırdı Lockhart'ı. Sonra da onu duvara fırlatıp bayılttı. En sonunda da kaçmaması için asasını çıkarıp ona doğrulttu ve "Incarcerous!" diyerek iplerle bağlanmasını sağladı.
Odadan çıkarken etrafa sessizlik büyüsü yapıp kimsenin duymamasını sağladı. Şimdi uyandığında ne kadar bağırırsa bağırsın sesini kimseye duyuramayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...