Priori Incantatem

278 32 3
                                    

Kılkuyruk, ayaklarını yeniden hissetmek, ipleri çözülmeden önce kendi ağırlığını taşıyabilmek için debelenen Harry'ye yaklaştı. Yeni, gümüş elini kaldırdı ve onu mezar taşına bağlayan ipleri bir vuruşta kesti.

Harry, 2 kez yediği Cruciatus lanetinden sonra hâlâ kendini toplayabilmiş değildi. Bu sebepten dolayı refleksleri yavaş olacaktı ve bu onu Voldemort ile edeceği düelloda zayıflatırdı. Gücünü toplayabilmek için oyalanması gerekiyordu. O da çareyi Voldemort ile konuşmakta buldu.

"Düelloya başlamadan önce sormak istediğim bir kaç soru var." dedi. Ne kadar oyalanmak için de yapsa cevabını merak ettiği sorular vardı. "Dürüstçe cevap verecek misin?"

"Sana cevap vereceğimi düşündüren ne?" Voldemort alayla konuştu.

"Çünkü; büyük ihtimal birazdan öleceğim." dedi Harry. Öleceğini düşünmüyordu. En azından kaçabilecek kadar kendini savunabilirdi ama bunu onun bilmesine gerek yoktu değil mi? "Ha şimdi ölmüşüm, ha 10 dakika sonra... Senin için fark eder mi?"

Voldemort korkutucu gülüşlerinden birini takındı yıkanımsı yüzüne. Harry'nin haklı olduğunu düşünmüş olacak ki soru sormasına izin verdi.

"İlk olarak neden benim peşime düştüğünü merak ediyorum. 13 yıl önce senin için her şey yolunda gidiyormuş, savaşı kazanmak üzereymişsin. Bir çok kişiden dinledim o zamanları. Ne oldu da benim peşime düştün? Sadece 1 yaşında bir bebektim. Ne yapabilirdim ki?"

Havayı bir anda Voldemort'un korkutucu kahkahası kapladı. Harry onun neden böyle bir tepki verdiğini anlamamıştı.

"Aydınlık tarafın sözde Lord'u Dumbledore, biricik kahramanlarına gerçekleri anlatmadı mı?" diye dalga geçti. Sonra da o gece neden Godric's Hollow'a gittiğini açıklamaya başladı.

"Bir kehanetin varlığını öğrendim, Potter. Ölüm Yiyenler'imden biri duyup bana söyledi. Bu yüzden senin peşine düştüm."

"Ne kehaneti?" dedi Harry.

"Karanlık Lord’u alt edecek güce sahip olan yaklaşıyor. Bu erkek çocuk ona üç kez karşı çıkmış olanlardan 7. ay ölürken dünyaya gelecek."

"Bu mu yani?" dedi Harry alayla. "Gerçek bir kehanet olduğunu nereden biliyordun? Gerçek olsa bile sana kehanetin benden bahsettiğini düşündüren ne?"

"Ses tonuna dikkat et çocuk!" dedi Voldemort sinirle. "Sorularına cevap veriyor olmam seni yanıltmasın. İstediğim an seni öldürebilirim."

Harry işleri hemen kızıştırmamak adına karşılık vermedi. Hâlâ tam kendine gelmemişti, hem de daha sorularına cevap almış değildi.

"Biliyorum!" dedi Harry sükunetle.  "Bu yüzden ölmeden neden bu durumda olduğumu bilmek istiyorum ya."

Voldemort sinirle bakmayı kesmese de Harry'nin sorusunu cevapsız bırakmadı.

"Kehanetin tamamını hiçbir zaman duyamadım. Bu sadece ilk kısmı. Duyar duymaz senin peşine düştüm ama Dumbledore seni ve aileni saklamıştı. Kılkuyruk bana gelip adresi vermeseydi asla bulamazdım."

Harry, Kılkuyruk'un adını duyunca sinirlerinin gerildiğini hissetti. Voldemort'un anlattıklarına o kadar odaklanmıştı ki onun buradaki varlığını bir anlığına unutmuştu. Şimdi tekrar hatırlayınca bütün zerresiyle onu öldürmek istedi. Yine de kendini tutmayı başardı ve aklına takılan başka bir soruyu sordu.

"Peki şu Hogwarts'taki Ölüm Yiyen'in kim? Benim adımı kadehe atıp kupayı anahtar haline getiren kim?"

Harry soruyu sorar sormaz aklına gelen şeyle gözlerini sonuna kadar açtı. Kupayı labirentte Moody bırakmıştı. Ondan başkası kupayı anahtara çeviremezdi. İyi de Dumbledore'un anılarında Ölüm Yiyenler'e nefretle baktığını görmemiş miydi ve Dumbledore'un de yakın arkadaşı nasıl Ölüm Yiyen olabilirdi? Öyle olsa illa ki Dumbledore anlardı.

Zümrüt PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin