Seçmeleri yaptığı günün üzerinden birkaç hafta geçmiştir. Bu süre içerisinde Profesör Umbridge Hogwarts'a resmen kabus gibi çökmüştü. Bakanlık'ın yayınladığı yeni eğitim kararnamesi ile yüksek müfettiş sıfatını da arkasına almıştı. Artık öğretmenleri denetleyebiliyor ve teftişinden geçemeyen olursa kovabiliyordu.
Harry artık çok dolmuştu. Sinirini atmak için de geçen sene Dumbledore'un bahsettiği İhtiyaç Odası'nı bulup içinde muggle tekniğinde dövüş öğreniyordu. Aksi taktirde birine patlayabilirdi ve bu Harry'yi gerçekten çok korkutuyordu. Kendisine inanan bir avuç insan varken onları da kendinden uzaklaştırırsa yapayalnız kalabilirdi.
Bunun yanında bir de Umbridge'den bir ceza daha almıştı. Umbridge, dersin içerisinde "Benim teftişimden seleflerimden yalnızca Profesör Quirrell geçebilirdi." tarzında bir cümle kurunca Harry daha fazla dayanamamış ve "Evet, Profesör Quirrell harika bir öğretmendi. Yalnız kafasının arkasında Voldemort'u taşıması gibi ufacık bir sorunu vardı." diye cevaplamış ve cezaya kalmıştı ama gram pişman değildi. O sözlerinin ardından Umbridge'in yüzünün aldığı şekil Harry'yi fazlasıyla tatmin etmişti.
Şimdi ise bu durumdan nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlardı. Öyle ki şu an 8 kişi toplanmış bu konu hakkında tartışıyorlardı. Bunlar kimler mi? Harry, Draco, Pansy, Cygnus, Hermione, Ron, Ginny ve Lily.
"Kafayı yemek üzereyim." dedi Harry. "Kabus gibi çöktü üzerimize. Karanlık Sanatlar'a Karşı Savunma'yı öğretmediği yetmiyormuş gibi bir de müfettiş oldu çıktı başımıza."
"Biraz sakin ol Harry." diyerek söze girdi Lily. "Biz de senin gibi memnun değiliz bu durumdan ama bu şekilde hiçbir yere varamayız."
Harry, Lily'nin haklı olduğunu pekâlâ biliyordu ama bu onu sakinleştirmiyordu. Yine de sakinleşmek için uğraştı.
"Bu böyle olmayacak." Cygnus da konuşmaya dahil oldu. "Bu kadın, bakanlık bu tutumu sergilemeye devam ettikçe burada kalır ve hiçbir şey öğrenemeyiz. Bir şey yapmanız lazım."
"Ne yapabiliriz ki?" Draco da dahil olarak sordu. "Kadın Bakanlık'ın gücünü arkasına almış. Elimizden en fazla ne gelir ki?"
"Öldürebilirim," diye fikir sundu Harry. "Kimsemin ruhu bile duymaz. Ne diyorsunuz?"
Hepsi bir anda gülmeye başladı ama Harry'nin gülmediğini gördüklerinde bir anda ciddileşti ortam.
"Sen ciddisin." dedi Hermione hayretle. Sanki teyit etmek ister gibiydi.
"Elbette ciddiyim." diye cevapladı onu Harry. "Voldemort'tan ve Kılkuyruk'tan beri hiç kimseyi bu kadar öldürmek istememiştim."
"Gerçekten birini öldürebileceğine inanıyor musun?" diye konuştu Pansy. O da herkes gibi Harry'nin ciddiyetini merak ediyordu. "O kadar kolay olduğunu düşünmüyorum."
Hepsi Pansy'nin sözlerine hak verircesine başlarını salladı. Harry'nin ciddi tavrını fark etmişlerdi ama ne cevap vereceğini merak ediyorlardı. Harry de onları fazla bekletmeyerek söze girdi
"Savaş hiçbir zaman adil olmadı, şimdi de olmayacak." dedi. "Voldemort'un geri dönüşü ispatlanınca ne olacak sanıyorsunuz? Belki bir sene sonra, belki de 10 sene sonra... Elbet bir gün savaş çıkacak. Savaşta da insanlar ölür. Karşıma çıkanlara seçim hakkı elbet sunarım ama söz dinlemiyorlarsa öldürmekten de çekinmem."
Harry'nin bu sözleri oradakileri elbette ki etkilemişti. Söylediklerinin doğruluğunu tartıyorlardı. Gergin bir hava oluşmuştu. Bu gergin havayo dağıtan ise Ron oldu.
"Daha Karanlık Sanatlara Karşı Savunma bile öğrenemiyorken nasıl onlarla savaşabiliriz." dedi.
Ginny de onu onayladı. "Haklı," dedi. "Resmen Karanlık tarafın istediğini yapıyorlar. Onlar güçlenirken biz zayıflıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...