"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye söze girdi Snape. "Okula uçan arabayla gelmek de ne demek?"
Harry'nin kalbi tekledi. Profesör Snape'in nereden bildiğini anlamamıştı. Ta ki elindeki gazeteyi masaya bırakıp ilk sayfadaki haberi gösterene kadar.
"En az 7 muggle tarafından görülmüşsünüz. Yaptığınız hatanın ne kadar ciddi olduğunun farkında mısınız? Özellikle senden hiç böyle bir şey beklemezdim Harry."
Snape bunları söylerken Harry de utançtan yerin dibine girecekmiş gibi hissediyordu. Geçen sene içten içe onu suçladığı için zaten kötü hissederken bir de bu olay daha da kötü hissetmesini sağlamıştı.
"Kusura bakmayın profesör," diyerek mahcup mahcup konuştu Harry. "King Cross'taki geçitten geçemeyince bunu yapmak zorunda kaldık. Sonucunun böyle olacağını tahmin edememiştik."
Snape, "Sizin doğumunuzdan yıllar önce buraya dikilen Şamarcı Söğüt'e verdiğiniz zararı söylemiyorum bile." deyince Ron da "Açıkçası profesör, ağaç bize daha fazla zarar verdi." diye cevap verdi. Snape'in kızgın bakışları kendisine dönünce sessizce kafasını öne eğdi.
O anda içeriye Profesör McGonagall ve Profesör Dumbledore girdi. Harry, Dumbledore'un yüzüne bakınca daha da kötü hissetmişti. Yüzünde hayal kırıklığını anlatan bir ifade vardı.
Harry, atılacaklarından son derece emindi. Dursleylerin evine döndüğü zaman onların vereceği tepkiyi hayal ediyordu. Herhalde onunla dalga geçerler ve bir ömür hayatını zindan etmeye devam ederlerdi.
"Ne olduğunu bana anlatır mısınız?" diye sakince söze girdi Profesör Dumbledore. Harry onun bu sesini duyacağına bir ömür Dursleylerin eziyetine katlanırdı daha iyi idi. Yine de başını kaldırıp anlatmaya başladı.
"King Cross İstasyonu'ndaki geçitten geçemedik. Bilmediğimiz bir sebep yüzünden kapanmıştı geçit. Bizim de başka çaremiz yoktu."
Profesör McGonagall, "Mektup gönderip durumu bildirmek aklınıza gelmedi mi?" diye sordu. Harry, bunu duyunca yapması gereken şeyin bu olduğunu yeni kavrıyordu.
"Kusura bakmayın profesör, akıl edemedik. Bu yaz çok saçma olaylar oldu. Bu yüzden de kafam iyice dolu olduğu için düşünmeden hareket ettim." diye açıkladı pişmanlık dolu ses tonuyla.
Profesör McGonagall, aynı ses tonuyla "Orası belli oluyor zaten." dedi. Ron da üzgün bir şekilde "Eşyalarımızı toplayalım biz." deyince McGonagall, "Nereye, Mr Weasley?" diye sordu.
Ron da "Bizi atmayacak mısınız?" diye umutla sordu. Profesör Dumbledore da "Bugün değil Mr Weasley. Ama ikiniz de yaptığınız şeyin ciddiyetini anlamanız için ceza alacaksınız ve ailelerinize de haber verilecek."
Harry'nin bunu duyunca yüzü gülmeye başladı. Dursleylerin öğrenmesi umrunda bile değildi. Onlar ölmeyi beceremedi diye üzülürlerdi sadece.
Ron, "Profesör, büyük salona gidebilir miyim? Kardeşimin hangi binaya seçildiğini görmek istiyorum." dedi.
Profesör McGonagall da "Seçim töreni bitti, kardeşin de Gryffindor'a seçildi." dedi. Sonra da asasını salladı ve ikisinin de önünde yemekler ile dolu tabaklar belirdi.
"Siz burada yiyeceksiniz. Büyük salona inip ortalığı karıştırmayın şimdi. Yemeklerinizi yedikten sonra kendi ortak salonlarınıza gidebilirsiniz." dedi ve üç profesör aynı anda odadan çıktı.
"Gerçekten ucuz yırttık." diye söylendi Ron. Harry de kafasını sallayıp Ron'u onayladı.
Önlerindeki yemekleri yemeye başladılar. Yemek bittikçe tekrar doluyordu. Doyana kadar yedikten sonra ikisi de vedalaşıp kendi ortak salonlarına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...