Büyük bir kükreme ile, herkes merdivene akıl etmeye koyuldu; Harry sırtı duvara dayanmış dururken, onlar, Zümrüdüanka Yoldaşlığı, Dumbledore'un Ordusu ve şaşırtıcı bir şekilde Harry'nin eski Quidditch takımının birbirine karışmış üyeleri, asaları çekilmiş halde yanından geçtiler ve ana şoföre yöneldiler.
Kalabalık azalıyordu: İhtiyaç Odası'nda küçük bir grup kalmıştı. Molly, Ginny ve Lily ile mücadele ediyordu. Remus, Fred, George, Bill, Fleur, James ve Lily etraflarında duruyorlardı.
"Reşit değilsiniz!" diye bağırıyordu Molly kızına, Harry yaklaşırken, "Buna izin vermem! Oğlanlar, tamam, ama sen, siz eve gitmelisiniz!"
"Gitmeyiz!" dedi Ginny
Ginny kolunu annesinin elinden çekerken saçı uçuştu. Lily de fazlasıyla itiraz ediyordu.
"Biz Dumbledore'un Ordusu'ndayım -" dedi Lily.
"- bir yeniyetme çetesi -"
"- onunla çarpışmak üzere olan bir yeni yetme çetesi, ki daha önce kimse böyle bir şey cesaret edemedi!" dedi Fred.
"Tartışacak zaman yok," diye araya girdi Harry. "Ne Ginny'yi ne de Lily'yi buradan gönderemem. Eve gitmesinler ama savaşa da dahil olmayacaklar. İhtiyaç Odası'nda bekleyip her şeyden haberdar olacaklar. Anlaşıldı mı?"
"Ama -" Lily itiraz etmeye hazırlanıyordu ama Harry izin vermedi.
"Anlaşıldı mı, dedim!"
İki kızıl da oflayarak başlarını salladı. O sırada hiç beklenmeyen bir şey oldu. Harry, Draco'ya gelmesini söylemişti ama yanında Percy ile gelmesini beklemiyordu.
Draco herkesin şaşkın bakışları üzerinde Harry ile sarılırken Percy de mahcup bir şekilde ailesinden özür diliyordu.
"Bu arada Cygnus ve Hermione nerede?" diye sordu Harry.
"Bir banyodan söz ettiler," dedi Ginny, "sen gittikten az sonra."
"Banyo mu?"
"Evet," dedi Lily. "Hatta beni de yanlarında almayı düşünüyordu bir ara ama sonra vazgeçti. Kendisi de yapabilirmiş."
"Tabii ya!" dedi Harry. "Sırlar Odası'na gidip Basilisk dişi alacak ama çatal dili nasıl konuşacak merak ediyorum. Gelince öğrenirim artık. Haydi savaşa!"
Ama sonra yara izinde küçük bir sızı hissetti. Harry Voldemort'tan bir görüntü görevileceğini anlayınca gözlerini kapattı ve neler oldupuna baktı. Şimdi Harry, iki yanında sütunlar üzerinde kanatlı yaban domuzları olan yüksek, dövme demir bahçe kapılarından içeri, karanlık araziden ışıl ışıl şatoya doğru bakıyordu. Nagini omuzlarına dolanmıştı. Cinayetten önce gelen o soğuk, zalim amaçlılık duygusuna kapılmıştı.
Harry gözlerini açtı ve Büyük Salon'a doğru gitmeye başladı. Herkes burada toplanmıştı. Kimilerinin üzerinde seyahat pelerinleri vardı, kimilerinin üzerinde ise sabahlıklar. Gerek canlı, gerekse ölü bütün gözler, Salon'un baş tarafındaki bir platformda konuşan Profesör McGonagall'daydı. McGonagall'ın arkasında beyaz kuyruklu ve altın bedenli at-adam Firenze de dahil olmak üzere diğer öğretmenler ve savaşmaya gelmiş Zümrüdüanka Yoldaşlığı üyeleri duruyordu.
"... okulun tahliyesi Mr Filch ve Madam Pomfrey tarafından idare edilecek. Sınıf Başkanları, Size söylediğim zaman binanızı toplayacak ve sorumluluğunuzdaki öğrencileri düzenli bir şekilde tahliye noktasına götüreceksiniz."
Öğrencilerin çoğu korkudan taş kesilmiş gibiydi. Ancak Harry, Cygnus ve Hermione'yi beklerken Hufflepuff masasındaki Ernie Macmillan ayağa kalkıp bağırdı.: "Peki ya kalıp savaşmak istiyorsak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanfictionSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...