Harry, rüyayı gördükten sonra kendini uyumaya zorladı. Ertesi gün uyandığında ise sadece Voldemort'un ailesini öldürdüğü bir rüya gördüğünü hatırlıyordu. Devamı olduğuna emin olmasına rağmen hiçbir şey hatırlamıyordu.
Sabah kalkar kalkmaz üzerini değiştirip kahvaltı yaptı ama ona da kahvaltı denirse. Dün gece gördüğü rüyanın etkisinden doğru dürüst bir şey yiyememişti. Daha fazla yiyemeyeceğini anladığında ise bırakıp Diagon Yolu'na eksik eşyalarını almaya indi.
İlk önce kitaplarını almak için Flourish & Blotts'a gitti. Kitapçı, Canavar Kitap: Canavarlar'ı vermek zorunda olmadığı için çok rahatlamış, bir daha bu kitabı satmayacağını söylemişti.
Her şeyini tamamladıktan sonra tekrar Çatlak Kazan'a dönerken Quidditch Dükkanı'nda yeni bir süpürge dikkatini çekti. Süpürge o kadar güzel, o kadar kusursuz görünüyordu ki gözlerini bir türlü ondan alamıyordu. Süpürgenin ismi Ateşoku'ydu.
Orada süpürgeyi izleyenlerden birisinin söylediklerine kulak verdi: "Bu, dünyanın en iyi ve en hızlı süpürgesi. Bir çok takım bir sonraki yaz yapılacak Dünya Kupası için bu süpürgelerden sipariş etmiş. Gerçekten muazzam bir şey."
Harry ne kadar Ateşoku'na hayranlıkla baksa da kendi Nimbus: 2000'i çok seviyordu. Sonuçta daha onunla hiç maç kaybetmemişti. Gözlerini Ateşoku'ndan alıp Çatlak Kazan'a geri döndü.
Çatlak Kazan'a girer girmez odasına girip kitaplarını okumaya başladı. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kitabındaki büyülere bakıp denemeye başladı. Fudge, bakanlığa gitmeden önce burada asam ile büyü çalışabilir miyim diye sormuş, olumlu yanıt alınca da çok sevinmişti. Teker teker büyüleri deniyor, ilk denemesinde de başarınca da kendini beğenmiş bir tavra bürünüyordu.
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kitabını incelemeyi bitirdikten sonra İksir kitabını açıp iksirleri incelemeye başlamıştı ki kapının çalması ile durdu. "Girin!" derken kimin gelmiş olabileceğini düşünüyordu.
İçeri Freya'nın geldiğini görünce de önce şaşırmış sonra da sevinçle gidip kıza sarılmıştı. Ne kadar kendisi çağırmış olsa da Meyers ailesinin izin vereceğine ihtimal vermemişti.
"Tanrım, mektubu yazarken bile geleceğini düşünmüyordum." dedi Harry. "Gelmene nasıl izin verdiler."
"Aslında biraz senin sayende." diye cevap verdi Freya. "Senin halana yaptığın şeyi gördük diyebilirim. Onlar da beni kısıtlamaya kalkınca aynı şeyi onların üzerinde uygulamak ile tehdit ettim."
Harry ve Freya birbirlerine sırıtarak bakarken en sonunda dayanamayıp kahkahalarını serbest bıraktılar.
"Pek isteyerek olmadı o aslında. Okula başladığımdan beri ikinci kez kendimi kaybediyorum. Birincisi Lucius Malfoy, benim önümde ailemin katilini övdüğünde, ikincisi ise o gudubet kadın aileme hakaret etme cüretini gösterdiğinde. Sinirden tir tir titremiştim o an biliyor musun?"
"Biraz daha dikkatli olmalısın Harry. Abim olmadan Hogwarts bile çok sıkıcı olur bilesin. Sakın atılma gibi bir hata yapma. Ömür boyu yakana yapışırım ona göre."
Harry bu tehdit üzerine gülerek iki elini havaya kaldırıp "Sakin ol bakalım Kızıl Şeytan." dedi. Freya ise bu lakabı duyunca gülümsedi. "Kesinlikle küçük kardeşimi yalnız bırakma gibi bir düşüncem yok."
Harry, bunu söyledikten sonra Freya'nın bakışlarında bir hüzün oluştu. Harry de onun bu halini görünce "Ne oldu?" diye sordu. Freya da "Hiç!" diye cevap verdi. "Sadece gerçekten abim olmanı isterdim. En azından o ev daha çekilir hâle gelirdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...