Harry, Düşünseli'nde gördüğü her şeyi, yani hemen hemen her şeyi arkadaşlarıyla daha sonra paylaşmıştı. Karkaroff'un mahkemesinden Snape'e kadar her şeyi anlatmıştı, bir tek Neville'ın ailesinin başına gelenler hariç.
Draco ve Pansy, Snape'in eski bir Ölüm Yiyen olduğunu büyük ihtimal önceden bildikleri için tepki göstermemişlerdi. Cygnus, Hermione ve Ron ise gerçekten çok şaşırmıştı.
"Ve Snape'e güveniyor, ha?" dedi Ron. "Snape'e güveniyor, hem de eskiden Ölüm Yiyen olduğunu bildiği halde, öyle mi?"
"Evet," dedi Harry. "Ve ben de güveniyorum. Sırf Gryffindorlulardan sürekli puan kırıyor diye suçlama onu."
Ron buna cevap vermedi. Çünkü; Snape'in, Harry'nin favori hocalarından olduğunu biliyordu. Hermione de bunu bildiği için konuyu değiştirdi.
"Üçüncü görev için hiç hazır mısın? Hiç çalıştığını görmedim."
Harry, yüzüne ufak bir sırıtma yerleştirerek cevapladı.
"Merak etmeyin! Ben asla zamanımı boşa harcamam. Sizin yanınızda olmadığım zaman göreve hazırlanıyorum."
Snape ile kara büyü çalıştığını bilmelerine gerek yoktu sonuçta. Zihinbend'den sonra Zihnefend'de de ustalaşınca Dumbledore'un onayı ile kara büyü çalışmaya başlamışlardı.
Harry bu derslere bsşlayınca gerçekten ne kadar cezbedici olduklarını fark etmişti. Yine de kendini dizginlemeyi başarabiliyor ve bu belanın içinde kaybolmuyordu. Düşüncelerinden Profesör McGonagall'ın yanına gelmesi ile ayrıldı.
"Potter, şampiyonlar kahvaltıdan sonra Salon'un oradaki odada toplanıyorlar," dedi.
"Ama görev bu geceden önce değil ki!" dedi Harry. Zamanı yanlış mı biliyorum diye düşündü bir an.
"Bunun farkındayım, Potter. Şampiyonların aileleri son görevi izlemek üzere davet ediliyor, biliyorsun. Bu senin onlara hoş geldin demen için bir şans sadece," dedi Profesör.
Sonra da gitti. Harry onun arkasından gülerek baktı. Siriuslar'ın izlemeye geleceğini bilmiyordu.
"Sirius ve Marls gelmiş olmalı." dedi Harry.
"Bilmem," dedi Ron. "Harry acele etsem iyi olacak, Binns'in sınavına geç kalacağım. Sonra görüşürüz."
Harry boşalmakta olan Büyük Salon'da kahvaltasını bitirdi. Fleur Delacour'un Ravenclaw masasından kalktığını ve yan odaya doğru ilerleyip içeri giren Cedric'e katıldığını gördü. Kısa süre sonra Krum da onlara katılmak için kamburunu çıkartarak gitti. Hemen ardından da Harry ayağa kalkıp oraya doğru yöneldi ve içeri girdi.
Cedric ve annesiyle babası hemen kapının içinde duruyorlardı. Victor Krum bir köşede siyah saçlı annesiyle ve babasıyla hızlı hızlı bulgarca konuşuyordu. Babasının kanca burnunu miras almıştı. Odanın diğer yanında Fleur annesiyle çabuk çabuk Fransızca konuşuyordu. Fleur'un küçük kardeşi Gabrielle annesinin elini tutuyordu. Harry'ye el salladı, Harry de gülümseyerek ona el salladı. Derken, şöminenin önünde durmuş, ona gülümseyen Sirius, Marlene, Molu ve Bill'i gördü.
Harry ağzı kulaklarında gülümseyip onlara doğru yürürken, "Sürpriz!" dedi Molly heyecanla. "Gelip seni izleyelim dedik, Harry!" Eğilip onu yanağından öptü.
Bill, Harry'ye sırıtıp onun elini sıkarak, "İyisin ya?" dedi. "Charlie de gelmek istiyordu, ama izin alamadı. Dedi ki, Boynuzkuyruk'a karşı inanılmazmışsın."
Harry, Fleur Delecour'un, annesinin omzu üstünden büyük bir ilgiyle Bill'i süzdüğünü fark etti. Anlaşılsn uzun saça da, ucunda diş olan küpelere de hiçbir itirazı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...