Harry, Ginny'yi pazartesi sabahı Hastane Koğuşu'ndan çıkana kadar asla yalnız bırakmadı. Her saniye olabildiğince yanında olmaya özen gösterdi. Hafta sonuna geldiğinden dolayı derslere girme gibi bir zorunluluğu olmadığı için sıkıntı da yaşamadı. Hoş, hiçbir dersi dinlemese bile yine sınavlardan 'Olağanüstü' alacağı için bir sıkıntı yaşayacağını düşünmüyordu ama yine de hafta sonuna denk gelmesi onun için isabet oldu.
Ginny, Harry'nin McLaggen'a yaptığı ı Lily'den öğrenince Harry'nin üstüne atlamamak için çok zor tuttu kendisini. Harry'nin kendisini sevdiğini hem biliyor hem de hissediyordu ama en ufak bir yaralanmasında bu kadar tepki vereceğini düşünmemişti. Bazı kızlar bunun bir gövde gösterisi olduğunu düşünerek asla onaylamazdı ama Ginny, Harry'nin böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını bildiği için mutlu olmuştu.
Harry, Ginny'yi çıktıktan sonra da bırakmamıştı. Herkesi yanlarından göndermiş sadece Ginny ile vakit geçirmek istediğini belirtmişti. Şimdi de dersler öncesi Ginny ile birlikte Kara Göl'ün orada her zamanki ağacın altında oturuyorlardı.
"Bu kadar üzerime düşeceğini bilseydim daha erken sakatlanırdım," dedi Ginny muzipçe. Harry'nin ilgisi aşırı derecede hoşuna gidiyordu.
"Saçma sapan konuşma," dedi Harry sertçe. "Ne kadar korktuğumu biliyor musun? Sen hep iyi ol, ben hep böyle üzerine düşerim."
"Ne kadar korktuğunu biz biliyoruz da ne kadar öfkelendiğini bütün okul öğrendi," dedi Ginny.
"Ne yapayım?" diye yanıtladı onu Harry. "Senin suçun olduğunu söylemiş biliyor musun? Kendisi takımı sırtlarken siz manipüle ediyormuşsunuz güya."
"Öyle mi dedi?" Ginny sinirle konuştu.
"Bana öyle söylediklerine göre demiş. Yalan söyleyecek halleri yok ya."
Onlar sohbetlerine devam ederken Luna'nın kendilerine doğru geldiğini gördüler.
"Merhaba Harry, Merhaba Ginny." dedi yanlarına geldiğinde. Çantasında bir şey arıyor gibiydi.
"Merhaba Luna."
"Merhaba Luna."
Yeşil soğana benzer bir şeyi, iri benekli bir şapkalı mantarı ve kedi kumuna benzer bol miktarda bir şeyleri Ginny'nin ellerine tıkıştırdıktan sonra, nihayet hayli kirli bir parşömen tomarı çıkardı ve Harry'ye uzattı.
"...Sana bunu vermem söylendi."
Küçük bir parşömen rulosuydu, Harry bunun Dumbledore'la yeni bir derse davet olduğunu anladı.
"Bu gece," dedi kendi kendine. "Teşekkür ederim, Luna!"
"Dumbledore ile olan özel derslerinde ne öğrendiğini neden kimseye söylemiyorsun?" diye sordu Ginny. "Dumbledore mu böyle olmasını istiyor?"
"Kimseye söylemediğim yok," dedi Harry. "Cygnus'a anlatıyorum sonuçta."
"Ondan hiçbir şey saklamıyorsun ki?" dedi Ginny. "Bize niye anlatmıyorsun onu merak ediyorum."
"Ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi." diye cevap verdi Harry. "Belki ilerleyen zamanlarda Hermione'ye anlatırım ama şimdilik başka kimseye anlatamam."
"Daha sonra anlatacak mısın?"
"Voldemort'u öldürdükten sonra neden olmasın?"
"Bu gizemli hallerin ne kadar hoşuma gidiyor olsa da bazen aşırı derecede can sıkıcı olabiliyorsun." dedi Ginny bıkkınca.
Harry onun kendisine bakmasını sağlayıp dudaklarına tutkulu ama kısa bir öpücük bırakarak "Ama beni böyle seviyorsun," dedi.
Ginny de kıkırdadı. "Fazlasıyla!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens
FanficSlytherin'e yerleşmiş Harry'yi konu alan kitaplar arasında aydınlık için savaşan Harry'yi pek göremedik. Bu hikayedeki Harry aydınlık için savaşacak ama içindeki karanlığı da asla yok saymayacak. Sirius ne demişti? "İnsanlar iyi kimseler ve Ölüm Yi...