*1*

10.2K 324 73
                                    

Herkese merhaba. Beşik Kertmesinin ilk halini okumak isteyen çok fazla kişi mesaj atınca ve kitaplaşma sürecinde gecikmeler olunca en azından ilk halini yeniden paylaşalım dedik. Kitap ve wattpad versiyonları birbirinden farklı olacağı için yayınevim de bu konuda anlayış gösterdi. Eğer kitap halini merak ediyorsanız profilimde 'Beşik Kertmesi Böğürtlen Mucizesi' kitabına bakabilirsiniz. Orada bir kaç bölüm yayınladım yeni halini. Kitabı beklemek isteyenler okumayabilir ama dediğim gibi iki kitap arasında hem yazım hem bazı olaylar açısından çok fark var. 12.7 Milyon okunmuş halini de yeniden ayrı olarak paylaşıyorum. Yorumlarınızı deli gibi özledim. O yüzden beni bundan mahrum etmezseniz çok sevaba girersiniz :)


***


1. Bölüm

Binalar sonunda bittiğinde yemyeşil dağlar girmişti bakış alanına Melek'in. Buraya her gelişinde içine bir huzur dolardı. Daha köyüne adım atmadan bu dağlar aşılamaya başlardı huzuru. Başını otobüsün açık olan camının pervazına yasladı ve gözlerini kapattı her zamanki gibi. Dağlardan gelen serinlik ve çeşitli çiçeklerin kokusu burnunu doldururken asıl mutluluğun bu olduğunu düşündü.

Tabi bir yıldır kitaplardan, testlerden kafasını kaldırmadığını da düşünürse bu ona yeter ve artardı. Aslında her hafta sonu gelirlerdi köylerine. Bingöl'ün merkezinde otursalar da Dedesi, amcaları, kuzenleri ve diğer birçok akrabası köylerindeydi.

Melek de köyü merkezden daha fazla seviyordu ama evi ve okulu merkezdeydi işte. Durağa geldiklerinde ayağı kalkıp otobüsün 'stop' düğmesine bastı. Annesinden önce inip bagajdaki yüklerinin indirilmesini bekledi. Annesi de gelince içinde hayvanlar için kuru ekmek ve boş bidonların olduğu yüklerini bölüştüler.

Melek bundan nefret ederdi. Bir kere bile bunlarsız gelmemişlerdi ve sürekli kendilerini rezil ettiklerini düşünürdü. Bu yüzden geleneği bozmadı ve "Anne yeter artık hep bunları getirmemize gerek yok. Eminim onların da ekmekleri artıyordur ve yeterince bidon biriktirmişlerdir." dediğinde o önde annesi arkada ilerliyorlardı. "Kızım çöpe mi atalım günah. Ayrıca biz götürmeseydik nasıl birikecekti o bidonlar." Melek puflayarak daha da hızlandı. Annesine laf yetiştirilmezdi.

Aslında pekâlâ akşam babası kendi arabasıyla da getirebilirdi bunları ama annesi illa biz götürürüz diye tutturmuştu. Durak ile dedesinin bahçeli evinin arası biraz uzundu ve hava da 'temmuz ayındayız diye bağırırcasına kaynıyordu. Hızlı yürümesinin bir sebebi daha vardı. Yavuz. Kendini bildi bileli ona âşık olan çocukluk arkadaşı Yavuz...

Çok şükür ki Yavuz'a görünmeden bahçenin kapısına ulaşabilmişti. Bahçenin dev demir kapısının telini çekerken annesine baktı. Hala 15 metre kadar uzaktaydı. Bir kaç saniye sonra teli açıp içeri baktı. Dedesi eline demir bardağıyla muhtemelen ayran içerken keyifli görünüyordu. "Dedoş!" diye bağırıp yükünü kapının iç kenarına bırakıp dedesinin yanına fırladı. Dedesi Hamit Ağa şen bir kahkaha atarken elindeki ayranı önündeki masaya bırakıp kollarını açtı.

Melek dedesinin kolları arasına girerken aynı zamanda öpücük yağmuruna tutmuştu yaşlı Ağayı. Kuzeni Gazel evden çıkıp "Yağcılarda inecek var." diye bağırıp güldü. Melek dedesinden ayrılıp kıskanç kuzenine doğru koştu. "Kız var ya seni bile çok özledim ha." deyip önce omzuna vurdu sonra sarıldı ona da.

Şaka maka bir yana Melek bütün kuzenlerini çok sever yediden yetmişe hepsiyle de çok iyi anlaşırdı. "Beni bile ha? Öyle olsun Sayın Alex" derken dalga geçiyordu. Bir de Alex mevzusu vardı. Melek bütün kuzenleriyle derken erkekler de buna dâhil olduğu için onlarla da futbol üzerinden anlaşırdı. Gerçekten onlara kafa tutacak kadar da iyi oynardı. "Meral'le amcam nerde" diye sordu Gazel.

BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin