24

736 36 0
                                    

Uyarı:Bu hikayedeki tüm karakterler hayal üründür.+18 niteliğinde olup büyük ölçüde şiddet içerir.Başlayacak olanlar lütfen bunu dikkate alıp öyle başlasınlar.Psikolojisi sağlam olanlara ithafen...

Bu bir delinin iyileşme hikayesi değil aklı olanların delirmesinin hikayesidir...

Bölüm 24:

"Bazen fedakarlık yapmak gerekir.En kötü kararlar ve en acı sonuçlar doğrultusunda olsa bile."

"Çünkü buna değecek birileri illaki vardır."

Akata'dan

Gözlerimi diktiğim şehir manzarasına her zamanki gibi düşünceden patlayacak gibi hissettiğim beynimin biraz için susmasını umut ederek baktım.3 gündür hiçbir ses soluk yoktu.Ne Aragorn'dan ne de Abel'den.
Kardeşim olarak gördüğün adama son bir şans tanımıştım ancak bu beni aptallığın kıyısına sertçe vurmuştu.
Başımda Abel gibi bir belanın olması yetersizmiş gibi, şimdi 1 asırdan fazla içinde intikam tohumlarını sulayıp filizlendiren, vahşet meraklısı ve dur durak bilmeden canı ne isterse onu yapan bir yok edici vardı.Abel'in ise ne istediği muammaydı.Şehrin kontrolünden çok daha fazlasını istiyor gibiydi.Bundan sonra olacaklar hakkında en ufacık bir fikrim bile yoktu.Davis, karışacaktı.Bunu biliyordum.Tüm bunların yanında Milena'nın ölmüş olması da bende bir şok etkisi bırakmamış değildi. Yaşantım gereği ölümlere alışmış olsam da onun ölümü bana değişik hissettirmişti.Onda farklı bir şeyler olduğuna inanıyordum.Çünkü hayatımda karşıma çıkan hiçbir kadına bu kadar kısa süre içinde bir bağlılık hissetmemiştim.Bu nedenle Milena'nın ölümü beni içinden çıkmayı henüz başaramadığım bilinmez bir duyguya itmişti.

3 gün önce yüzüme vuran o lanet olasıca gün ışığı ile uyandığımda sol göğsümün altında hissettiğim sızı bana günaydın demiş, yanı başımda hala baygın bir şekilde yatan kardeşim Earl ise uyandığında beni bu zamana kadar duyup duyabileceğim en yaratıcı sövgülerle yeni güne hazırlamıştı.O an etrafıma baktığımda Milena'yı göremedim.
Kim bilir, belki o kaçık hayvan açlığını gidermek için ölü bir kadını peşinden sürükleyebilecek kadar delirmiştir.Bilemem.

"Akata" Eftalya'nın sesi ile ona çevirdim kafamı.Odama henüz gelmiş olmalıydı.Elinde kırmızı bir şarap vardı.

"Sabah sabah içmek  ?" Dedim sorar şekilde önce bardağına sonra yüzüne bakarak.Mavi gözleri bardağına kaydıktan sonra gülümsedi hafifçe ve sonra bana baktı.

"Bunu, sabah sabah rom içen biri mi söylüyor ?" Dedi alaycı bir şekilde.
Elimdeki bardağa baktım.

"Azıcık." Dedim sakin bir şekilde.
Kaşları havalandı.Ardından bana yaklaştı ve masanın altındaki boş şişeleri gözlerimin içine bakarak, söylediğim şeyi bana yedirir gibi teker teker çıkardı.Ardından gözlerini üzerimden çekip masanın üzerine baktı ve konuştu.

"4 şişe." Dedi düşünceli bir şekilde.
Ardından bana döndü.

"Gerçekten de azıcıkmış." Dedi azıcık kelimesini vurgulayarak.Ses tonunda alayla karışık sinir de vardı. İçmemden hoşnut olmazdı.Çünkü başladığımda durmazdım.Bu açlık duygumu bastırmaktan kaynaklanan bir şeydi.Normal olanların kanını içerdim ve evet, buradaki aile toplantılarında ya da şölenlerde etlerini de yerdim.Fakat bazı istisnalar dışında bundan kaçınırdım.
Öldürmek zevk aldığım bir şey değildi.Bir iblis olarak açlığımı bu denli bastırmak beni yorduğu için kendimi içkiye vuruyordum.

KARANLIK LORDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin