Uyarı:Bu hikayedeki tüm karakterler hayal üründür.+18 niteliğinde olup büyük ölçüde şiddet içerir.Başlayacak olanlar lütfen bunu dikkate alıp öyle başlasınlar.Psikolojisi sağlam olanlara ithafen...
Bu bir delinin iyileşme hikayesi değil aklı olanların delirmesinin hikayesidir...
Özel Bölüm:
"Canını mı yaktım ?"
...."Sadece izin verdiğim kadar."
***
"... Kırılgan bir vazo gibisin, kırmak istemiyorum."
"Ben çoktan kırıldım, daha ne kadar berbat olabilir ?"
***
"Ben iyileşmeye meğilliyim."
...
"İstesen de bana zarar veremezsin."
Keyifli okumalar ♠️♣️
Uyarı:Bu bölüm ağır cinsellik içermektedir ! 🔞
Doğrular, yalnışlar, doğru bilinen yanlışlar ve yanlış olan doğrular.... Hayatımız bu dört şeyin etrafında dönüp duruyordu.Bir sürü yalanla donatılmış olan bu koca dünyada minicik doğrulara ihtiyaç duyuyorduk her birimiz. Yalanlara ve göz boyayan ışıltılı kandırmacalara pek meraklıydık.Acı veren şeylere heves ediyorduk.Acı verici olduğunu bilmeden... Bazı şeyleri istediğimiz gibi görüyor ve öyle kabulleniyorduk.Sanki öyleymiş gibi...
Hayatta onca doğru varken neden hepimiz onlara bu kadar kolay sırt çeviriyorduk ? Yoksa onlar mı bize sırt çeviriyordu ? İyi olanı yapmak zor muydu ? Kötüyü seçmek bu kadar mı kolaydı ? Bir şeye kanmak... Kanmış gibi yapmak.İnanmak... sahi.İnanmakla kanmanın arasında nasıl bir bağ vardı ?
Kanmak neydi ? İnanmak neydi ?Kanmak; söylenilen bir sözün ve yaşanan bir şeyin anlatılmasına karşılık kabullenme eylemiydi.
Ya inanmak ?
İnanmak; bir şeyin doğruluğunu kabullenmek, güvenmekti.
Neredeyse aynı anlamlara gelen bu iki kelimeyi birbirinden ayıran şey neydi ?
Koşulsuzluk ve sebepsizlikti hiç şüphesiz.Kanınca insan sadece karşıdakinin söylediklerine boyun eğiyor öyle kabul ediyordu.Bir kişiye bağlıydı.Ancak inanmak... İnanmak çok daha farklıydı.
Karşında biri olmadan da kabul edilen ve körü körüne bağlanılan şeydi inanmak.İşte bu iki şeyin birbirinden ayrıldığı o arafta kalmış gibi hissediyordum.Birbirine o kadar yakın ama aynı olamayacak kadar da belirsiz ve boşlukta.Ve her nasılsa her ikisi de...Zihnime dolup çıldıracakmış hissi uyandıran bu düşünceler beni boğmak üzereyken elim şofbenin ayarına gitti ve dereceyi azalttım.Sıcak beni mayıştırıyordu.Bedenim her an yığılmak üzere olan, dalgalı bir denizdeki küçük bir sandal gibi sallanıyordu.Hissettiğim bu yorgunluk ve zihin bulanıklığı beni zamandan ve mekandan uzaklaştırıyor çok başka dünyalara götürüyordu.
Hissizlik vücudumu sararken aynı zamanda acı da peşimi bırakmıyordu.
Neydi bu ? Neredeydim ben ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LORD
Fantasyİmkansızlık nedir Lena ?" Dedi.Sonra yavaşça soludu.Konuştu: "Benim doğama göre en büyük hakaret... Ve ben bu hakareti yudum yudum içmekten zevk alıyorum." Kanımın donduğunu hissettim.Kolları arasında bulunduğum adam bir canavardı.Fakat söylediği s...